Yemen’de kadınlara özgürlükleri verilmiyor.
Mazher Nizar
Ressam
Gittiğimiz ülkelerde erkeklerle konuşmak pek adetimiz değil. Fakat Eski Sana’da Babul-yemen kapısının ardındaki o muhteşem evlerle donanmış çarşıda Ortaçağdan kalmışçasına mistik görünen halkın arasında dolaşırken tam da “keşke buraya kadın belgeseli değil de tarih belgeseli çekmeye gelseydik, kamerayla kaydettiğmiz bütün kadınlar aynı, tek bir yüz yakalayamıyoruz” diye yakınırken o hengame arasında bir sanat galerisi gözümüze çarptı. Galerideki, Sana fonunda peçeleriyle çizilen kadın resimleri hepimizi büyüledi. Demek ki kendini kameralara kapatan bir dünya sanatçılara sonsuz ilham verebiliyormuş diye düşündük. Bu ülkenin kadınlarını, siyahların ardındaki kadınları çizmeyi deneyen bir sanatçının dilinden dinlemek enteresan olur diye düşündük. Hindistan’da Yemen’li bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş, Hindistan’da eğitim görükten sonra 20 sene önce ziyaret için geldiği memleketine aşık olup yerleşmiş bir ressam Mazher Nizar. Hem Batı’da hem doğuda birçok ülkede sergileri bulunan, tabloları Yemen’de de çok itibar gören bir sanatçı olarak bizlere biraz kadınları çizmeyi biraz da Yemen kadınlarını anlattı.
Örtünün ardındaki kadın kim bilmiyorsunuz, ama gözler size çok fazla şey söylüyor…
Neden hep kadınları çiziyorum? Aslında bu bana daha ressam olma fikrimden önce geldi, hep kadın yüzleri çiziyordum, doğal bir şekilde. Daha sonra koleje geldiğim zaman figürlerini yaptığım kadınlardan oldukça ilham aldım. Nü’ da çok bulundum. Onları çok fazla çizerdim, bu benim kadın çizme konusunu çok fazla sorgulamam neden oldu. Yemen’e gelene kadar benim subjem hep kadın olarak kaldı.
Burası bana oldukça ilham veriyor, çünkü tarih Saba kraliçesine kadar gidiyor. Bu kraliçenin hikayesi bize kadının Yemen tarihindeki önemini gösteriyor. Eğer burada Sana şehrinde bir süre bulunduysanız, birçok kadının kapalı ve farklı renklerde kapalı olduğunu görürsünüz. Kadınların bana ilham vermesi illa bunun bir çeşit kadın olması gerekliliğini göstermez. Kadın benim subje alanım olarak önemli çünkü, bu sadece bir kompozisyon olabilir- bunu kadın formu olarak adlandırıyorum, ama ben her zaman farklı hislerle çalışırım. Ben kadının benim yapacağım işi tamamladığını düşünüyorum. Bir abstrakt yapsam bile kadın muhakkak o formun, o resmin içinde olur…
Kadınlar günlük hayatın en büyük parçasıdırlar. Karınız, anneniz, kız kardeşiniz veya kızlarınız…kadınlar en hassas parçalardır, kadınlık diyelim erkeklikle karşılaştırdığımızda… Sanatçılar da hassas olduğu için, kadınları neden resimlerimde kullandığımız anlaşılabilir.
Bir sanatçı olarak Hindistan’da bulundum, oradaki kadınların yüzlerini gördüm. Onlar gerdanlarını açıkta bırakacak şekilde giyiyorlar ve bazen onların göbeklerini görebiliyorsunuz. Bu benim için çok doğaldı. Fakat Yemen’e geldiğim zaman bütün kadınları her taraflarını kapatmış gördüm, sadece gözlerini gösteriyorlardı. Bu bir sanatçı için çok ilham verici bir şey. Örtünün arkasındaki kadının kim olduğunu bilmiyorsunuz, ama gözler size çok fazla şey söylüyor. Görebildiğiniz tek şey kadının gözleri.
Benim kadınlarımı resimlerimde gördüyseniz, yüzlerinde ince bir örtü vardır, yüzleri görebilirsiniz, bu benim hayal gücüm, ama açık değiller, her zaman kapalılar. Ve bunun Hindistan’da yaptıklarımdan çok daha gelecek vadeden bir şey olduğunu anladım. Yaptığım işler çok daha ilham verici hale geldi. Çünkü yüzlerinde örtü olduğu zaman daha güzel oluyorlar. Onların daha çekici olduğunun farkına vardım.
Yemen’de kadınlar çok güzeller. Tabiiki hepsi kapalılar ama ben kapalı olurlarsa onların çok güzel olduğunu hissedeceğinizi düşünüyorum. Bu sizi onlar üzerine çalışmaya devam etmeye sevkediyor. Bu sizin her zaman çok fazla hayal etmenizi sağlıyor…
Resimlerimde kadınların kanatları var, uçmak, özgürlüğüne kavuşmak istiyor…
Ben çalışmaya başladığım zaman ne yaptığımdan tam olarak emin değildim. İzlenim şuydu, uyandırma diye adlandırılan konu, kadın bir odanın içince, kuşlar mesaj getiriyor, yalnızlar, kimse onları tam olarak anlamıyor, bütün bu hisler benim çalışmalarıma doğal olarak geldi. Tabii ben Yemenli ailede büyüdüm, ben Yemenliyim ailem Yemenli, ben Yemen’deki hayat felsefesi hakkında biraz bilgi sahibiyim. Kadınların pek fazla özgürlüğü yok burası kesin, ve benim bazı resimlerim bundan ilham alıyor mesela kadınların kanatları var bazılarında, uçmak istiyor, içinde bulunduğu durumdan kaçmak istiyor. İslami dünyada özellikle de görüğümüz gibi burada Yemen’de kadınlara özgürlükleri verilmiyor, burası kesin. Şu anda çok az kadın bu durumdan kaçabiliyor. Benim resimlerim bu durumu tasvir ediyor, çünkü bence kadınlar erkeklerle eşit bir şekilde özgür olmalılar. Onların etrafındaki duvar, kapalılık beni onları çizmeye ve içlerinde bulundukları durumu göstermeye yöneltiyor. Her kadın toplumun çok önemli bir parçası haline geliyor, anne veya eş oluyorlar ve toplumda çok önemli roller oynuyorlar. Umuyorum ki bir gün bizler bu durumdan kurtulacağız, fakat o zamana kadar ben onları çizmekten oldukça mutluyum, onlar gerçekten mücadele ediyorlar ve daha iyi bir geleceğe bakıyorlar.
Bu ülke ilk günden itibaren bana ilham verdi…
Şaşırtıcı ama ben Yemene 1985’de geldiğim zaman Yemen’e yerleşeceğimi hiç düşünmedim. Çünkü benim ailem dönmemek üzere Hindistana yerleşmişti ve bana orada istediğim kadar kalabileceğimi evlenebileceğimi söylediler. Ama ben buraya sadece şansımı denemek için geldim ve eğer seversem kalacağımı söyledim. İnanın bana ilk geldiğim zaman bu ülkenin kesinlikle bir sanatçı için olduğunu anladım. Burası bana ilk günden itibaren ilham verdi, şehri ve kadınları gördüğüm ilk zamandan beri. Hindistan’da kaldığım bütün günleri unutturdu.
Akilia adından bir ressam grubu var, 4 kişiyiz ve bunun ikisi kadın sanatçı. Onların Yemen çapında tek kadın artist olduğunu söyleyebilirim. Evet 2 kadın, onlar ressam fakat bir anlamda hobi ressamı, işlerini hobi anlamında yapıyorlar…
Modern hayat denen şey bizim toplumumuzda yok…
Şehir hala değişmedi, kadınlar hala harmoni içinde yaşlı bir kadını sitara giyerken, ve genç bir kadını siyah çarşaf giyerken görebilirsiniz. Toplum hala aynı, 20 yıl içerisinde hiçbir şey değişmedi. Gerçi eğitimde bir değişim var, birçok kız şu anda üniversiteye gidiyor. Aileler çocuklarına eğitim vermeye karar verdi, özellikle de kızlarına. Bence bu büyük bir gelişme. Ama şehir hala aynı, üniversiteye giden kadınlar yüzlerini örtmek zorunda, ve tipik bir Sanalı kadın gibi olmak zorunda. Hiçbir şey değişmedi burada. Modern hayat denilen şey bizim toplumumuzda yok, belki kadınlara ait partilerde bir takım aktiviteler olur ama dışarı çıktığı anda kadın kapanmak zorundadır. Çünkü burası erkek hakimiyetinde bir toplum. Eğer bir kadın yüzü açık bir şekilde bir yerden geçerse hemen bir takım yorumlar duyabilirsiniz veya başka bir şey olabilir. Bu çok kritik bir durum. Büyük bir ilerleme olduğunu asla söyleyemem. Erkek toplumu burada oldukça sert. Bazı şeyleri kolaylıkla değiştiremezsiniz, özellikle de kadın yönünden. Erkek her zaman ailenin hakimi ve hayatın gidişatının hakimidir. Aden ve Sananın oldukça değişik olduğunu söyleyebilirsiniz. Aden’de insanlar oldukça özgür, mesela ben karımla oraya yolculuk yapıyorsam karıma yüzünü açabilirsin Aden’deyiz diyorum. Yani orada pek yorum yapılmaz bu konuda. Ama Sana’da karımın ailesi bile öyle düşünür, karımın babası onun yüzü açık biçimde ortada dolaşmasına karşı çıkar, evli olmasına rağmen. Yani burada aşiret sistemiyle- Ortodoks sistem diyebileceğimiz bir yapı arasında derinlerde saklı bir bağlantı var.
Bazen geleneğe saygı duymak zorundasınız…
Değişim ancak eğer erkekler değişirse gelir. Çünkü kadınlar erkekler tarafından yönetiliyor. Bu yaşamanın bir yolu. Kadınlar bu duruma sinirlenmiyorlar, ben rastlamadım, veya bunun için kavga etmiyorlar. Bu onların hayatı. Annelerini kapalı görüyorlar, veya erkekler büyürken kadınları kapalı görüyorlar, ve sonra onlar da kapanmaları gerektiğini düşünüyorlar ve onlar da çocuklarını aynı şekilde yetişirken görecekler. Bu hayat, geleneksel bir hayat. Eğer Sanalıysanız bu hayatı yaşamak zorundasınız, ama eğer başka bir yerdenseniz kendi hayatınızı yaşayabilirsiniz. Eğer Sana civarında dolaşırsanız yüzünü kapatmadan gezen kadına çok az rastlarsınız. Bazen geleneğe saygı duymak zorundasınız.
Amerikada yıllar boyu 20-25 yıl kalmış insanlar tanıyorum, buraya geldiklerinde kızlar yüzlerini örtüyorlar. Onlara niye örttüklerini sorduğumda babalarının öyle istediğini söylüyorlar. Ve bunu yapmaktan gurur duyuyorlar.
Değişim belki 100 yıldan fazla süre alabilir…
Kadınların özgürlük açısından hayatlarının sınırlandırılmış olduğunu düşünüyorum tabii ki. Ama bu aynı zamanda burada yaşamaları için öğrenmeleri gereken bir gelenek. Toplumumu değiştireceğim demedikten sonra onsuz yaşamanız mümkün değil. Bu değişim de süre alabilir belki 100 yıldan fazla, toplumu tam anlamıyla değiştirebilmek için. Böyle hissediyorum. Ve birçoğu kadın olmaktan ve örtülü olmaktan çok gurur duyuyorlar, belki de böyle olmaları onların iyi bir evlilik yapmaları için de gerekli. Belki açık olsalar bir çok zorluk yaşayacaklar. Bazı kadınlar biliyorum açıklar geleneği yaşamıyorlar. Ama kadın kapalı olduğunda daha fazla saygı görüyor. Onlar böyle olmak istiyorlar. Bunun özgürlük olduğunu söyleyemem, ama burada yaşamanın yolu bu.