Prenses Basma Bint Talal
ÜRDÜN TOPLUMU ÇOK GELENEKSEL VE AİLE BAĞLARI SIKIDIR…
Prenses Basma dört çocuk annesi. Ürdün Ulusal Kadın Komisyonu ve kendi adını taşıyan Kadın Kaynakları Merkezinin kurucusu ve başkanı. Bir süre BM barış elçisi de olan Prensesin, Oxford Üniversitesinden doktorası var. Sivil toplum kuruluşları üzerine uzman ve Arapça, İngilizce, Fransızca ve İspanyolca biliyor. Aynı zamanda milletvekili de olan Prenses Basma, Ürdün’de ilk bağlantı kurduğumuz isim oldu. Projemizi çok önemli bulduğunu ve bize her konuda destek vermek istediğini söyledi. Kendisiyle Ulusal Kadın Komisyonu Merkezinde buluştuk. Her biri aksansız İngilizce konuşan profesyonel elemanları bizi toplantı salonuna alıp, her şeyi en ince ayrıntısına kadar ayarladıktan sonra Prenseslerini davet ettiler. Çok resmî, çok nazik bir röportaj yaptık. Yüzünden gülümsemesini hiç esirgemedi. Önceden gönderdiğimiz soruları cevapladıktan sonra kibar bir şekilde çok memnun olduğunu söyleyerek ayrıldı.
“Türkiye ile amaçlarımız açısından benzerlik taşıyoruz…”
Beni bu alanda, özellikle de meclisteki kadınlar üzerine aktif rol almaya iten şeyin ne olduğunu düşündüğümde ilhamımı, Türkiye’yle de sıkı bağları olan majesteleri Merhume Kraliçe Zein Şeref’ten (annemden) aldığımı söyleyebilirim. Dolayısıyla Türkiye ile emellerimiz bakımından benzerlikler var.
Ürdün nispeten küçük bir ülkedir ve nüfusu da fazla değildir. Gerçi çocukluğumdan beri nüfusta ciddî bir artış oldu. O günlerde kadınların kalkınma sürecinin ilk başında aktif rol alabilmeleri, kamusal alanda liderlik konumunda olmaları için daha az rol modeli vardı diyebilirim. Bu rol modelleri, özellikle de annemin kadınlar alanındaki çalışmalarla ilgilenmesi benim üzerimde belli bir etki bıraktı. Sanırım gene burada, Ürdün’de kendimizi daha çok bir aile gibi hissediyoruz.
“Eğitim bir numaralı önceliklerimizden birisidir…”
Ben sorunlardan ziyade üstesinden gelinmesi gereken zorlukları görmeyi severim. Sanırım bu bütün iş sahaları için geçerli. Kadınlarla ilgili ya da başka sosyal ve ekonomik sahalarla ilgili olabilir. Çoğu zaman sorunlara takılıp kalmaktan ziyade baş etmem gerekenleri düşünürüm. Ürdünlü kadınların bunların pek çoğuyla baş edebildiğini düşünüyorum. Şahsen yaklaşık 30 küsur yıldır çalışma ayrıcalığına sahibim. Gene aynı kalkınma alanında çok yakın işbirliği hâlinde çalıştığım organizasyon, Ürdün Haşimi İnsan Kalkınma Fonu üzerinden de tecrübelerim var. Bu organizasyon, Ürdün çapında, yerli gruplar arasında çalışan, şehirler küçük köy ve kasabalar için fonu olan, programlar yürüten bir organizasyondur. Bu organizasyon bünyesinde çok farklı kadınlarla tanışma, onların arzu ve fikirlerini dinleme şansı elde ettim.
“Üniversitede kızların sayısı erkeklerden daha fazla, ama iş alanında kadınların sayısı çok az…”
Kadınların eğitim anlamındaki başarıları erkeklerinki ile kıyas edilebilir. Aslında gerçeğe bakılırsa, bu konuda aralarında pek bir fark yok. Üniversite düzeyinde kız öğrencilerin sayısı bazen erkeklerden fazla oluyor. Demek ki bu, üzerine iyi şeyler inşa edebileceğiniz çok güçlü bir temeldir. Ama eğitim kademesinde sonra kadınların iş gücü olarak üretkenliği konusunda dikkate değer bir düşüş var. Dolayısıyla kadınlar ekonomik alana girme konusunda, eğitim alanına katılımları kadar gayret göstermediler. Kadınların iş hayatında yer almaları için çalışıyoruz. Sanırım özel sektör, sivil toplum kuruluşları yoluyla kadınları ülkenin malî kalkınmasında daha büyük ve aktif rol almaya teşvik etmeye çalışıyor. Bu yüzden diyebilirim ki bu millî önceliklerin en üstünde duruyor. Kadınlarda da müthiş derecede bilinçlenme var.
“Töre cinayetleri hakkında konuşmak artık tabu değil…”
Sanırım Ürdün töre cinayetleri hususunda basında dikkatleri üzerine çekti. Bu konuda dikkatleri üzerine çekmesinin sebebi Ürdün’de diğer ülkelerde olduğundan daha çok töre cinayetinin vuku buluyor olması değil. Eğer bu hepimizin nefret ettiği olayın olumlu bir tarafı varsa, o da bu konuda devam eden açık münazara, mütalaa, tartışma ve diyaloglardır. Sanırım uluslararası basının dikkatini çeken nokta buydu. Bu konu hakkında içerde, Ürdünlüler tarafından pek çok münazara ve mütalaa yapıldı. Bu uygulama artık gizli kalmıyor. Toplumun her katmanında buna bir son vermek ve kesinlikle kabul edilemez olan bu uygulamanın üstesinden gelmek amacıyla tartışılıyor. Bu yüzden hukukî anlamda çalışmalar yapılmasına daha fazla önem veriliyor. Halkı bilinçlendirmek için pek çok kişi uğraşıyor.
Töre cinayetlerinin kabul edilebilir şeyler olduğunu düşünebilecek insanlar birkaç ancak tanedir. Demek istediğim, onlar küçük bir azıklık. Ama onların bu yaklaşımını değiştirmeye çalışıyoruz. Bu biraz zaman alacak. Açıkça bilinmelidir ki, Ürdün toplumu bu uygulamayı kabullenmez ve affetmez. Hükümet, hukuk, hukukçular, sivil toplum kuruluşları ve mahallî derneklerde, toplum çalışanları olarak her bir sosyal katmanda bu sorunla mücadele etmek için uğraşıyoruz.
“Bir kadını öldürmenin töreyle ve şerefle ilgisi olamaz…”
Değinmek istediğim başka husus ise, bu cürümlerin töre cinayetleri olarak adlandırılmasıdır. Bu hiç de uygun bir tanımlama değil. Çünkü bu şekilde bir kadını öldürmenin şerefle, töreyle hiçbir alâkası olamaz. Bazen cinayet tamamen başka bir nedenden ötürü işlenip gene bu başlığın altına konuyor. Bunların ülkedeki sorumlu ve ilgili taraflar tarafından çok iyi soruşturulup araştırılması gerekiyor. Dolayısıyla bu herkesi içine alan bir süreçtir. Bu uygulamanın bitmesi gerektiği ve buna bir son vermemiz gerektiği hususunda çok büyük kararlılık ve bilinç var Ürdün toplumunda.
“Çözümler içeriden gelmeli; dışarıdan ithal edilmemeli…”
Belki de çoğu zaman evde üretilmiş çözümler evdeki sorunlar için en iyi çözümlerdir. Çözüm önerileri içerden gelmeli ve duruma göre gelişmelidir. Çünkü eğer birisi çözüm getirmeye çalışıyorsa insanlar kendilerini bu çözümün bir parçası olarak görmeliler, çözüm aşamasına katkıda bulunmalılar. Bu aile içinde bir sorun da, olabilir ülke çapında da olabilir. Yerli bağlamının son derece önemli olduğunu düşünüyorum.
“Ürdün, bölgede modern bir toplum olarak etkili ve yapıcı bir rol oynamaktadır…”
Sanırım Ürdün kendine bir rol biçti ve belki de bölgesel anlamda da bir etki yaratmak için uğraştı. Hoşgörülü ve anlayışlı, insanların bir arada yaşayabildiği modern bir toplum olarak, geldiği çevreye ve mevkisine bakılmaksızın her insanın değerine inanan majesteleri merhum Kral Hüseyin tarafından büyük ölçüde öne çıkartıldı. Sanırım bu Ürdünlüler için örnek teşkil etti ve bugün çok öne çıktık. Sonra, bunun devamını korunmasını ve yüceltilmesini sağlayan majesteleri Kral Abdullah ile şereflendirildik. Gerçekten de hoşgörü, anlayış ve mazbut olma prensiplerini yüceltmek için uğraşmaya devam ediyoruz. Bence Ürdün’deki kadınlar bu çabalardan faydalanıyorlar. Çünkü bu tasavvur ve hayat tarzı erkek ve kadınlar üzerinde, toplumun farklı kesimlerinde olumlu etkiye sahiptir. İşte Ürdün’de prensiplerimiz bunlardır. Biz Ürdünlüler ümit ediyor ve inanıyoruz ki Ürdün bölgede küçük ama etkili bir şekilde yapıcı bir rol oynayacaktır. Gerçekten de içinde yaşadığımız bu zamanlarda prensipler ve değerlerin savunuculuğunu yapan insanlar, dünya için çok değerlidirler.