Prof Dr. Selva El-Şeyh
Şam Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı
HEM DEĞİŞİMİ, HEM DE İSLÂM AHLÂKININ MUHAFAZA EDİLMESİNİ İSTİYORUZ…
Şam Tıp Fakültesi mezunu olan Selva Şeyh, romatizma dalında ihtisas yapmak için Amerika’ya gider ama gitmeden önce nişanlanır. İhtisasını tamamlayıp döndükten sonra da Şam Üniversitesi eski dekanı olan tıp profesörü eşiyle evlenir. Beraber Kuveyt’e giderler. Döndükten sonra ise; Selva Hanım eşinin akademik kariyerine sığınmak yerine merdivenleri hızlıca çıkar ve dekanlık koltuğuna kendisi oturur… Bizi doğu-batı karışımı, çok ince bir estetik anlayışla döşediği evinde karşılayan Selva Hanım, kadın için ailenin kariyerden çok daha önce gelmesi gerektiğini vurguluyor sürekli. Kariyerinin zirvesinde, Batı’da eğitim almış fakat kadın ve Batı konusuna çok dengeli ve özgün bir yerden bakıyor. Ona göre kadınlar Batı’da da Doğu’da da baskı altında fakat farklı yönlerden. Batı’nın, Doğulu kadınların hayatında baskı olarak gördüğü şeyler aslında Doğulu kadınların kültürlerinden gelen ve severek yaptıkları şeyler. Selva Hanım Batı’ya koyduğu mesafeyle Suriye’de her şeyin çok güzel olduğunu iddia ederek savunmacı davranmıyor; bir çok şeyin değişmesi gerektiğini önemle vurguluyor.
Müslüman bir ülkede kadın olmamdan kaynaklanan herhangi bir güçlükle karşılaştığımı hatırlamıyorum. Annem ve babam her zaman kız çocuklarını da, erkek çocuklarını da okumaya teşvik etmiştir. Bu arada ben on çocuklu bir aileden geliyorum. Yedi kız ve üç oğlan… Hepimiz okula gittik ve o zamanın en iyi derecelerini alarak mezun olduk. Ailem o zaman bile beni ihtisasım için Amerika’ya gitmeye teşvik etti. 1970’lerde tek başına bir kızın ihtisas için Amerika’ya gitmesi ender görülen bir şeydi. O yüzden bu noktada ilerleyen bir erkeğin karşılaşabileceği zorlukların dışında bir zorlukla karşılaşmadım. Suriye’de kadınlar mümkün olan en yüksek noktalara geldiler. Bakan olarak meclisteler, çok iyi yerlerdeler. Bence bir kadını engelleyen, onun kadın olması ve Müslüman bir ülkede olması değil ailesinden sorumlu olmasıdır. Bu durum kadının önünde her zaman engeldir. Çünkü her insanın hayatında ailesi ve çocukları birinci sırada yer alır. Bu yüzden çocuklarını bakma konusunda kocasından destek görmezse veya ona yardım edecek birisi yoksa doktor, profesör ve özel hastası olan bir işe zaman ayırmak çok zor olacaktır. Bunun Müslüman bir ülkede olmakla alâkası yoktur. Amerikalı ve Avrupalı kadınlar da aynı sorunu yaşıyorlardır eminim.
Bırakın kadını, bir erkek için bile tıp fakültesine girmek ve Amerika’ya gitmek için o kadar sınavı geçmek kolay değildi. Pek çok aile, kızlarının Amerika’ya evlenip gitmesini istiyordu. Onları kabahatli bulmuyorum, çünkü yabancı bir ülkede yalnız bir hayat yaşamanın psikolojik etkileri oluyor. Dolayısıyla oraya tek başına değil de, evlenerek gitmek yanlış değil. Ama artık her şey değişti. Ben orda kalırken yalnız başına kalan çok az bayan vardı. Şimdi ise bu kabul edilebilir bir şey oldu.
“Örtülü olmasam da İslâm ahlâkı ile yetiştirildim…”
Amerika’da herkes için hazır olan imkânlar pek çoğu Suriye’de bulunmayan şeyler. Aynı şey kadınlar için de geçerli. Amerika’da kadınlara sağlanan imkânlar Suriye’deki kadınlara sağlanmıyor. Sanırım sahip olmadığımız ve istediğimiz şeyler erkekler için de geçerli. Örtülü olmasam da, bir fanatik gibi görünmesem de Müslüman olarak yetiştirildim ve İslâm ahlâkıyla büyüdüm.
“Kimse bizi ailemize bakmaya zorlamıyor; biz bunu severek yapıyoruz…”
70’lerde Amerika’ya gittim. Kızlarım 2002’den sonra Almanya’ya gittiler. Sanırım onlar için her şey daha kolay şimdi. Çünkü her gün onlara telefon açıp ne yaptıklarını öğrenebiliyorum. Birbirimize mail atabiliyoruz. 1970’lerde Amerika’dayken operatörün Suriye’yi aradığı günü hatırlıyorum. “Suriye mi? Böyle bir ülke var mı?” demişti. O zamanlar bir aramayı sıraya koymanız ve ardından geri aranmak için üç dört gün beklemeniz gerekiyordu.
Asla Amerikalı bir kadın olmak istemem.
“Batı cinsel özgürlüğü bize özgürlük olarak dayatmasın…”
Burada kadınlar baskı altındalar. Belki farklı bir şekilde ama Batı’da da öyledir. Belki Batı’da kızlar zorla evlendirilmiyorlar ama sevmedikleri hâlde kendilerini ekonomik olarak desteklediği için ve ailelerinden uzak olmak için birisiyle yaşayan kaç kadın var kim bilir. Sadece dünyanın bir kısmındaki baskı göz önünde. fakat Batı’da bunu farklı şekilde algılıyorlar. Batı’nın bahsettiği baskının büyük ölçüde abartıldığını düşünsem de bahsettikleri vukuatlardan var. Ama en azından Suriye’de kadınların genel olarak muamele edilme şekli bu değil. Dünyanın diğer bölgelerinde nasıl olduğu konusunda çok geniş bir fikrim yok. Bahsettikleri şeylerin büyük bir kısmı cinsellikle alâkalı. Çünkü Müslüman ülkelerde, Amerika’da veya Batı dünyasındaki gibi cinsel özgürlük yok. Ama bu özgürlüğün onlara pek hayrı olduğunu görmedim. Tecavüz oranları, parçalanmış aileler, boşanma oranları ve çocuklarda görülen psikolojik problemlerden açıkça görülüyor ki bu özgürlüğün onlara pek bir faydası olmamış. Eğer özgürlük buysa evet bizim hayatımızda bu konuda kısıtlamalar var. Ama biz buna inanıyoruz ve tersinin daha iyi olduğunu düşünmüyoruz.
“Değişimin dışarıdan gelmesi bize katkı sağlamaz…”
Değişimin çok da çabuk olmadığını düşünüyorum ve bundan daha hızlı gerçekleşmesini diliyorum. Suriye üzerinde baskılar var. Suriye’nin kalkındığının ve sevmediğimiz şeylerin değişmekte olduğunun farkındayız. Biz bu ülkede değişimin olmasını yıllardır bekliyoruz. Şimdi, olması gerektiği kadar hızlı olmasa da adım adım gerçekleşiyor. Bunun baskıdan kaynaklandığı konusunda kuşkuluyum. Bu zamana bağlı bir şey. Buraya gelip büyük otobanlar ve oteller görürseniz eğer bu bizim aradığımız değişim değildir. Biz altyapıda ve doğru yere doğru insanların seçiminde değişiklik olmasını istiyoruz. Bir ülkeyi inşa edebileceğiniz pek çok şeyde, eğitim, ekonomi ve âdalet sisteminde bir ziyaretçinin görebileceğinden çok daha fazla şeyde değişim olmasını istiyoruz. Sanırım bu değişim başladı. Üniversitede, kesinlikle Batı tarafından zorla yaptırılmamış veya talep edilmemiş değişimler var.
Dışardan gelen baskının bu ülkede demokrasiyi tesis edeceğine veya durumu iyileştireceğine inanmıyoruz. Çünkü buna dayanarak işgal edilen ülkelerde neler olduğunu gördük. Bu yüzden bizden gelen bir değişime inanıyoruz. Çünkü çabuk gelişmezsek geri kalacağımızı biliyoruz ve geri kalmak istemiyoruz.
“Ötekini düşünme hassasiyetini muhafaza etmek istiyoruz…”
İslâm ahlâkının muhafaza edilmesini istiyoruz. Suriye’deki gayri Müslimler bile İslâm ahlâkına inanırlar. Bu kesinlikle muhafaza etmek istediğimiz bir şeydir. Dilimizi muhafaza etmek istiyoruz. Başkasını düşünme hassasiyetimizi muhafaza etmek istiyoruz. Bu çok önemlidir. Herkes kendi istediğinin peşinde koşarsa dünya emniyetli bir yer olmaktan çıkar. Başkasının da ne istediğine bakmalıyız. Sende olan bir şeye ihtiyacı olan insanlar için elinden geleni yapmalısın. Değiştirmek istediğimiz şeyler… Ah, aslında bu ülkede o kadar çok şey değiştirmek istiyorum ki… Ama kesinlikle Batı’nın istediği şekilde değil.
“Suriye’de 40 üniversite var…”
Batı’da ya da Amerika’da herkesin okula gitmek için aynı imkâna sahip olduğunu sanmıyorum. Çünkü bildiğim kadarıyla Amerika’da üniversite harçları çok yüksek. İnsanlar bu okullara gidemiyorlar. Harvard, MIT gibi en iyileri özel üniversite. Bu yüzden oralara gitmek hiç de kolay değil. İmkânlar herkes için eşit değil. Suriye’de eğitim ücretsiz. Tıp fakülteleri de öyle. Aldıkları puana göre okula alınıyorlar. Bu benim pek memnun olmadığım şeylerden birisi. Çünkü sınav esnasında başarılı olamayabilirsin. Bence öğrencileri tıp fakültesine almak için sadece lise sonda aldıkları notlardan başka kriterlerimiz olmalı.