Asma Cihangir
Kadın Hakları Avukatı
Asma Cihangir sadece Pakistan’da değil tüm dünyada kadın hakları savunucu olarak tanınıyor. O’nu ülkeyi kötü gösterdiği gerekçesiyle eleştirenlere aldırış etmeden kadınları savunmaya devam ediyor. Asma Cihangir Pakistan’ın güçlü ailelerinden birisine mensup, eğitimini yurtdışında yapmış, pek çok uluslararası ödüle sahip. İnsan hakları avukatı olarak mağdur ve yoksul kadınların haklarını savunmayı mücadelesinin temelini oturtmuş. Pakistan’da sevenleri ve sevmeyenleri bol olan Asma Cihangir ile Lahore’daki görüşmemizde daha çok kendi uğraşı alanlarıyla ilgili sorunlu alanları gündeme getirdi. Pakistan hükümeti bu görüşleri tek taraflı ve sivri bulsa da O’nun kadın hakları üzerine yaptığı çalışmalara büyük önem ve destek veriyor.
Neden kadın hakları savunmaya başladınız? Sizi bu mücadele alanına iten sebepler nelerdi?
1980 benim avukatlığa başladığım sene ve Ziya-ül Hak rejiminin başladığı vekadın düşmanı yasaların yürürlüğe girdiği seneydi. Hukuk barolarında demokrasi hareketi vardı ve Pakistan’da yeni çeşit bir kadın hareketi doğuyordu ve hepimiz bunda yer aldık. Benim yetiştiğim toplumda, kadınlara yönelik ayrımcılığın çok farkında oluyorsunuz. Bizim gibi toplumlarda kadınların rolü daha çok evin sınırları içinde, kadınlar -fikir sahibi olmamalı, kadınlara güvenilmez, kadınlar bağımsız düşünemez ve davranamaz- bunların hepsinin birleşimi, benim kuşağımın kadınlarına bize eşit ve dürüst davranılmıyor hissini verdi.
Devletimiz hukuk kuralları üzerine kurulmuş değil, en kuvvetli olan için işleyen, çok gücü olanlar için kurulmuş bir devlet. Bu yüzden çok “erkeksi” bir devlet diyebiliriz ve problemler de yıllar geçtikçe artıyor.
Kadınlara yönelik haksızlıkların kaynağını neler oluşturuyor? Çözüm noktasında önünüze hangi engeller çıkıyor.
Öncelikle tarafsız olmayan kendi devletinize karşı savaşmak zorundasınız- devletiniz erkek düşünme tarzını, erkeklerin haklarını koruma eğiliminde. İkinci olarak geleneklere ve dinsel yorumlara karşı savaşıyorsunuz. Çünkü karar alma mekanizmalarında size söz hakkı tanınmıyor. Böyle bir ortamda bir sürü davayı mahkemeye taşıyorum, aile içi şiddetten tutun da, babasının izni olmadan evlenen bir kadına kadar. Bir davam vardı; 22 yaşında yetişkin bir kadın ailesini erkek üyelerini onayını almadan evlenip evlenemeyeceği konusunu mahkemeye taşıdık, karar vermek mahkemenin tam bir buçuk yılını aldı. Tıp fakültelerine eşit şartlar dahilinde girmelerine izin verilmeyen kadınlar ve işçi olarak çalışan kadınlar o kadar çok sorunla karşılaşıyorlar ki.
Pakistan’ın hukuk sisteminde eşit haklar istediğimiz için, kadınların parlamentoda üçte bir temsil edilmesi için bir sürü kampanyalar yürüttük ve hala namus cinayetleriyle savaşıyoruz- ki bu sadece Pakistan’a ait bir şey değil- başka ülkelerde de var. Ama bu savaşta fazla bir ilerleme kaydedemedik çünkü hukuk halen daha mahkemenin kadını öldüreni affedebileceğini söylüyor.Genelde kadını öldüren zaten aile üyelerinden biri ve birbirlerini affediyorlar, sonuçta hiçbir şey olmamış gibi kadını namus adına öldürmek sanki bir temizlikmiş gibi algılanıyor. Bunların hepsi bizim üzerinde çalıştığımız davalar. Ayrıca kadınlar için bir sığınma evimiz var, bu eve gelen pek çok kadın tehdit alıyor, ufak tefek sebeplerden dolayı yakılan bir çok kadınla çalışıyoruz, en azından adaleti sağlamak için. Bizim problemimiz geleneklerin baskısı ile adalet kapılarının kadınlara kapalı olması, dert anlatma kapıları kapalı burada.
Pakistan’da bazı kişiler, kadın problemlerini abartıldığını söylüyorlar. Bu yaklaşımı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hiç bir hükümet kadınlar için gerektiği kadar çalışmadı. Her gün gazetede, en azından 3-4 kadının tecavüze uğradığının, hikayesi haber ediliyor. Peki ne yapılıyor? Kaç kişi tutuklanıyor? Kaç tane kadın tam manasıyla adalet elde edebiliyor? Rakamlara bakarsanız bu sayıların çok fazla olmadığını görürsünüz. Size bunun sebebini söyleyeyim, çalışmakta olan bir avukatım, bir çok kadın bu büroya gelip tecavüzden şikayetçi olup olmamak konusunda benden tavsiye istediler, ben de onlara bunun iyi ve kötü taraflarını anlattım, ve onlar da şikayetçi olmaktan vazgeçtiler. Çünkü bizim ülkemizde kadın tecavüzden dolayı şikayetçi olduğunda bir de zina cezası ile karşılaşabiliyor. Zina da evlilik dışında her türlü cinsel ilişkiyi kapsıyor. Polise gittiğinde, daha mahkemeye bile gitmeden, polis kadın da bu olaya razı olmuş olabilir gerekçesiyle kadını zinadan dolayı hapse atabilir. Bu olaylar sadece söylenti değil, çünkü yüzlerce kadın tecavüz şikâyetiyle polise gittiklerinde zinadan dolayı tutuklandı. Kadınlar bu riski almak durumunda kalıyorlar. İkincisi tecavüzü hukuki olarak kanıtlamak çok zor. Bu ülkede hukuk, hükümetin tüm çabalarına rağmen hala kadınlar için riskli.
Uluslararası kaynaklarda sözü edilen kadın sorunları içinde en fazla tecavüzü görüyoruz? Hudud kanunları ne içeriyor?
Zina Pakistan’da ciddi bir suç, 10 yıla kadar hapis ve artı meydanda 30 kırbaç. Bütün bunlar “Hudud Yaptırımları” adlı bir yasayla ilintili- ki bu da 1980 yılında yürürlüğe giren bir hukuk. İki kademe cezaları var. 1980’den önce zina için ceza yoktu, evli insanların eşlerini aldatma durumunda ceza vardı ama bu ilişkinin kadın tarafı hiç ceza almıyordu, ve 1947’den 1980’e sadece iki vaka rapor edildi . Hudud yasaları yürürlüğe girdikten sonra yüzlerce kadın zina yasası altında hapse girdi. Yani bir kadın cezalandırılamadığı sürece insanlar zina işlemiyordu, yasadan sonra yüzlerce kadının yaptığı tek şey zina, bu çok saçma bir durum. Yani buradan şu sonuca varıyorsunuz, bu yasa kötüye kullanıldı ve kullanılacak Çünkü zinanın işlenen bir suçun mağduruna ceza getiren bir yapısı var, kolay bir şekilde saptırabilir ve insanlar delilsiz bir şekilde bununla suçlanabilir.
Geçenlerde 15 yaşındaki bir kız, Amina, amcası ve kuzeni tarafından tecavüze uğradı ve akrabalardan biri dava açtı, kız zinadan dolayı cezalandırıldı,amca ve kuzen delil yetersizliğinden serbest bırakıldı. Çünkü erkekler için tıbbi delil hiçbir şey kanıtlayamadı, ama kadın için yapılan tıbbi test kızın artık bakire olmadığını gösterdi. Kız evli değil, bu onun aleyhine bir delil, varılan sonuç kızın zina işlemiş olduğu. Bunlar bizim için akademik meseleler değil, insan meseleleri. Bu kadınlar bize “neden kanunlar bize yardımcı olmuyor “ diye sorduklarında ne diyeceğiz?
Pakistan’da kadınların haklarını riske eden hukuk boşanma , çok evlilik gibi medeni hukuku ilgilendiren konularda durum nasıl?
Değişik dinler için değişik aile hukuklarımız var. Müslümanlar, Hıristiyanlar, Hindular ve Parsiler kendi aile hukuklarına sahipler. Müslüman aile hukukunda erkek eşini boşayabilir ve bir sebep belirtmek zorunda değildir. Boşanma işleminin tamamlanması 90 gün sürer. Kadın da aynı rahatlıkla kocasını boşayabilir ama mahkemeye gitmek zorundadır. Bu süreçler şimdi iyileşti, otomatik olarak ilerliyor,ama yine de kadının boşanma talebi erkeğinkinden biraz daha uzun sürer. Pakistan’da bir erkek ilk eşinin üstüne, ‘karar konseyi’nin onayı olmadan eş getiremez, eş izin verdiğinde konsey bu izni verir, eğer, ikinci, üçüncü, dördüncü kere evlenirse kadının bu konuda yapabileceği pek bir şey yoktur. Çünkü kanunlara göre önce bir şikayet dosyası açmalı, bundan sonra eş ya bir seneye kadar ceza alır, ya da 5000 rupi ceza. Şimdiye kadar kimse hapis cezasına çarptırılmadı ve en fazla 3000 rupi ceza verildi. Bu cezanın verilmesi için kadın bütün bu hukuk çemberlerinden geçmek,şikayet dosyası açmak, delil getirmek zorunda, bunların hepsinin de yavaş ve yolsuzlukla dolu bir sistemde gerçekleştiğini düşünün. Ama Pakistan’da çok eşlik çok yaygın değil, sadece birkaç tane vaka var.
Bütün bu uygulamalar Pakistan’da halkın geneli tarafından kabul görüyor mu? Yoksa kadınlar söz konusu olduğu için mi toplum duyarsız davranıyor?
Şu kadarını söyleyeyim ki, burası sadece bir tip ses çıkan bir ülke değil. Bir grup insan Ziya-ül Hak’ın bu İslamlaştırma faaliyetine karşı çıktı . 1980’de kadınlar Ziya-ül Hak’ın getirdiği kanunlara karşı durunca, bizlere “işe yaramaz kadınlar”, “İslam’a karşı kadınlar” dendi. Medyada “ülkenin imajı kirleniyor, bunların başka planları var, toplumun yapısını çökertiyorlar” gibi her zamanki çamur atmalarla kışkırttı. Bugün sağ kanadın parlamento üyeleri bile kanunda bir terslik olduğunu kabul ediyor. Hükümette bu kanunları ve uygulamaları değiştirmek istiyor. Şu anda aramızdaki fark; biz “kaldırın” diyoruz, onlar “düzeltelim”diyorlar. Ne olursa olsun sonunda bizim dediğimize geldiler. Araştırma, aktivizm, protesto yoluyla onlara bunun yanlış olduğunu göstermeyi başardık. Bu ülkede laik politikaya inanan bir sürü insan olduğu gibi laik bir politikadan bahseden insanlardan nefret eden çok katı çizgide giden insanlar da var. Ama bu bizi durdurmuyor. İnanıyorum ki insan hakları hareketi, sendika hareketi, kadın hareketi, çalışan gazeteciler hareketi, ülkemize temiz bir soluk getiriyor. Çok mücadele ettik; burası baskı karşısında seslerini yükselten insanların olmadığı, insanları pasif bulacağınız bir ülke değil. Biz 80’lerde İslam aşırı dinciliğinin en şiddetli örneklerinden biriyle mücadele ettik, hükümet bunu destekliyordu, süper güçler bunu destekliyordu. Bu hareketin Afganistan’dan ötesine geçmesine Pakistan’da ki sivil toplum engel oldu.
Yine de Pakistan’da Cemaat-i İslami başta olmak üzere dini partiler çok güçlü. Ayrıca parlamentoda çok sayıda dini partilerden giren kadın temsilci var. Onların kadın hakları konusunda yaklaşımı nasıl?
Pakistan’da dini partilerimiz var ve duruşları çok oportünist. Siyasi atmosfer değişir değişmez, duruşları hemen değişiyor. Ama genel olarak kadın haklarına inanmıyorlar. Kadınların parlamento üyesi olmasına izin verilmemesi gerektiğine inanıyorlardı, ama yasa yürürlüğe girer girmez, parlamentoya ilk giren kadınlar onlar oldu. Ayrıca bir grup insan da var ki onlar kadın hakları için İslam çerçevesinde savaşılabileceğini, İslam’ı yorumlayabileceğimizi düşünüyorlar. Ben onların etkili olduklarını düşünmüyorum. Kadın hakları konusunda en çok mücadeleyi biz veriyoruz. İnsan hakları ve laik politikalar çerçevesinde savaşmamız gerektiğine inanıyoruz. Sayımız çok az, ama yine de sesimizin duyulduğunu söylemeliyim. Çünkü inanıyorum ki istikrar uzun vadede başarılı olmayı sağlayacaktır. Ben bütün Müslüman ülkelerde benzer bir tutum gördüm; dini istedikleri gibi yorumlamak. Tamam ama dini başka türlü yorumlayan bir insana “yanlışsın” dememeyi öğrenmeliler. Bizim istediğimiz ise din adamlarının ve devletin kişinin dinle olan ilişkilerine müdahil olmaması.
Pakistan’da bu tablo değişim umudu göstermiyor mu? Kadınların talepleri, tepkileri geçmişe göre aynı mı ?
Dünyanın her yerinde olduğu gibi ve anneler kızlarının sadece yemek pişirip köri sosu yapmasına razı değil, onlar kızlarının doktor, mühendis olmasını, kendilerini aşmalarını istiyorlar. Bu kafa yapılarındaki değişim, daha iyi ağlar, bağlantılar kurmamıza neden oluyor. Bizim problemimiz bu yapılanların etkin kılınması; programları, projeleri uygulatacak bir mekanizmamız yok, bu mekanizma devlete ait ve devletin de başı kim bilir hangi işlerle meşgul. Yine de bugün umut verici gelişmeler var.
Neden uygulama sorun çıkartıyor sorusunu cevabını nerede arıyorsunuz?
Bizim ülkemizde İslamcılar ve Pakistan ordusu arasında çok derin bir ilişki var. Bu beraberlik ve ortaklık güçlendiğinde bunun faturasını hep kadınlar ödemek zorunda kalıyor. O yüzden kadın hakları sadece sosyal bir mesele değil, çok politik bir mesele aslında. Nasıl oluyor da anayasa bir saniyede değiştirilebiliyor da kadınları ezen kanunları değiştirilemiyor? Tüm insan hakları genel olarak milletin demokrasi mücadelesiyle ilgilidir ve biraz alan elde ettiğimizde çok daha fazla yol kat ettiğimizi gördük. Ama bize hareket alanı verilmediğinde, dolap beygiri gibi ilerleme kaydedemiyoruz, tartışmalar içinde kayboluyoruz. Şimdi her zamankinden fazla bu alanı bulduğumuzu düşünüyoruz.