PAKİSTAN, “SEDEFİ İNCİDEN MAHRUMDUR”, MUHAMMED İKBAL
Pakistan adı ilk olarak, İngiltere’de öğrenim gören Müslüman öğrenciler tarafından 1940 yılında kondu. Pencap, Afgan, Keşmir, Sind ve Belucistan isimlerinin baş harflerinin yan yana getirilmesiyle türetilen bu isim aynı zamanda “temiz ülke” anlamını taşıyordu! Fakat aşırı yoksulluk ve alt yapı yetersizliğinin sebep olduğu kirlilik, ismi ile çelişkili bir ülke tablosunun çıkmasına neden oluyor.
Pakistan sokakları tam bir renk cümbüşü…Tahta oymalı kapılara sahip ve rengarenk resimlerle bezenmiş kamyonlar, yine rengarenk el işi süslemelerle donatılan bisikletler, otobüsler, traktörler… Pakistan sokaklarına karnaval havası katıyor.
Bu çok renkliliğin ülkesinde, kadın sorunları oldukça koyu bir tablo çiziyor. Bu yüzden Pakistan kadınını güçlendirmek, ülkedeki siyaset yapan kadınlar kadar son yıllarda sayıları hızla artan sivil toplum örgütlerinin de önceliğini oluşturuyor.
YOKSULLUK
Pakistan’ da nüfusun büyük çoğunluğu kırsal kesimlerde yaşıyor ve köylerde yaşayan kadınlar için yoksulluk tüm sorunların önüne geçiyor. Bu yüzden de şehirli kadınların hayatındaki değişimler Pakistan köylerinde yaşayan kadınlar için neredeyse hayal.
Köyler tarihi bir atmosfere sahip, buralarda zamanın yüzyıllar önce durduğu hissine kapılmamak elde değil. Modern yaşamın dayattığı değişimden etkilenmemişler ve atalarından miras aldıkları geleneksel yaşam biçimini korumaya devam ediyorlar. Kadınlar tarlalarda ürün topluyor, hayvanlara bakıyor, el emeği göz nuru işçilikleriyle aile bütçesine katkıda bulunuyorlar. Fakat ne kadar çalışırlarsa çalışsınlar yoksullukla baş edemiyorlar ve bu yüzden de eğitim görecek imkanları bulamayan kız çocukları çok erken yaşta çalışmaya başlıyorlar.
Okumak pek çok genç kız için halen bir hayal… Okuma yazma oranı oldukça düşük olan ülkede tam manada bir eğitim seferberliği başlatılabilmiş değil ne yazık ki? Bu durum dindar kesimi de, en az seküler hayatı savunanlar kadar rahatsız ediyor.
MİKRO KREDİ
Pakistan’da kadınlara mikro kredi vererek yoksulluğa çözüm arayan pek çok organizasyon var. Bunlardan en büyüklerinden birisi olan Kashf Ağa Han Vakfı, uluslararası kuruluşlar ve Avrupa ülkelerinin büyükelçilikleri tarafından destekleniyor.
Mikro kredi Pakistanlı yoksul kadınların hayatında dönüm noktası olmuş adeta. Bugün 72 bin kadın Kashf organizasyonundan aldıkları mikro kredi ile iş sahibi oluyor ve ailelerini tek başlarına geçindirebiliyor.
Mikro kredi alan kadınların hayatı sadece ekonomik olarak değil, pek çok anlamda değişiyor. Bu tür organizasyonlar sayesinde kadınların siyasete katılımı artıyor, dayanışma ve kadın meselelerine duyarlılıkları gelişiyor, hatta aile içi şiddet konusunda bile değişime neden olan etkin sonuçlar alabiliyorlar.
Lahor yakınlarındaki bu köyde mikro kredi ile hayatı değişen kadınlardan birisi de Sakine Bibi. Mikro kredi sadece Sakine Hanım’ın değil köydeki pek çok kadının da hayatını değiştirmiş. Bugün Sakine Hanım’ın yanında çalışan köyün genç kızları 13 metrelik kumaşı 15 bin rupiye yapıyorlar. Bu kadar kumaşını işlenmesi ise 4-8 gün sürüyor.
EVLİLİK
Çeyiz biriktirmek evlilik çağına yaklaşan genç kızların yaşadığı en tatlı telaş olarak bilinir pek çok ülkede. Ama Pakistan’daki çeyiz geleneği diğer Müslüman ülkelerden oldukça farklı. Çeyiz denilince pek çok kızın aklında, korkunç hikayeler canlanıyor! Bu hikayeler arasında, adına “Çeyiz Yakma” denilen inanılması zor bir gelenek ilk sırayı alıyor. Hint Yarımadasından miras kalan bu geleneğin en uç biçimine gelin yakma adı veriliyor. Erkek tarafı kızın getirdiği çeyizi beğenmezse, kaynana ya da görümce, gelini eski usul fırınlara iterek öldürürmüş, neyse ki bu geleneğin tarihe karıştığı söyleniyor.
Çeyiz şiddeti üzerine yapılan tartışmalar bir yana, Pakistan’daki düğünler hala çok renkli. Fakat düğün törenlerine verilen önem ve şatafat karışsında hükümet düğünlerdeki harcamalara bir sınır getirmiş. Ağır yemekli düğünler yasaklanmış, masraflı eğlenceler de. Ama yine de Pakistan’da özellikle Aralık, Ocak aylarında her yerde şaşası azaltılmış düğünlere rastlamak mümkün.
YASALAR
Pakistan’da yazılı bir anayasa yok. Hukuk, İngiliz sisteminden kopya ve yazılı olarak sadece 600 kanunları var. Bunlarında çoğu bazı bölgelerde kabile düzeni içinde uygulanmıyor bile. Kanunların uygulanmasında ortaya çıkan karışıklıklar en çok aile hukukuna yansıyor. Hint toplumundan kalan gelenekleri terk etmek Pakistanlılar için kolay gözükmüyor, öte yandan Pakistan kendini bir İslam devleti olarak tanıtıyor, yasaların kaynağı Kuran’a ve sünnete dayandırılıyor. Sünni İslam’ın yaygın olduğu Pakistan’da, Cuma namazlarında camide çok fazla kadını görmek mümkün değil. Lahor’ daki Bad-ı Şah Camii Moğol hükümdarları döneminde yapılmış. Bu caminin imamı olan Şeyh Ahmet’te özellikle kadınlar konusunda toplumda yaygın geleneklerden şikayetçi. Ama kadının sosyal hayatta daha az görünmesi gerektiğini savunan İslami yaklaşımları benimsiyor.
KADIN SORUNLARI
Pakistan’da çok eşlilik serbest, fakat yasalarda erkeğin birden çok kadınla evlenmesi bir hak olarak değil dinin verdiği bir ruhsat olarak yorumlanıyor, bu yüzden de birden çok kadınla evlenmek isteyen erkek belli kurallara uymak zorunda; bu kuralların başında da erkeğin ilk eşinden izin istemesi geliyor.
Pakistan Müslüman bir ülke olsa da çok kültürlü yapısı özelikle Hint geleneklerinin etkisi yoksulluk, dışa kapalılık ve aşiret sistemi kadın sorunlarını daha da ağırlaştırıyor. Pakistan’da daha da ağırlaşan kadın sorunlarının başında namus cinayetleri ve tecavüzler geliyor…
ŞİDDET
Fakat hükümet sözcülerinin çizdikleri olumlu tablonun gerçeği yansıtmadığını düşünen kadın aktivistler, siyasi iradeyi, kadına yönelik şiddet karşısında son derece korkak ve çekingen davranmakla suçluyorlar. Siyaset arenasındaki kadın aktivistiler ile bağımsızlar arasındaki tartışma özellikle de kadın tecavüzü söz konusu olduğunda agresif bir hal alıyor.
Hiçbir ülkede kadınların durumu ya da yaşadıkları haksızlıklar o ülkenin genel profilinden bağımsız değil. Hukuk güvencesinin olmadığı ülkelerde durum kadınlar aleyhine işliyor. Pakistan’da böyle ülkelerden birisi. Bir yandan dünya ekonomisinde 37. sırada yer alabiliyor, diğer yandan, 1962′ den beri nükleer reaktörü var. Bir yandan siyasette kadın katılımı çok yüksek diğer yandan kadınlar encümen üyeliğine aday onlunca onları vuran bir geleneksel yapı var.
Bütün bunlar ile mücadele eden bir yapı da var tabii, bu sayede kadınların insan olarak algılanma sorunu olan bu Müslüman ülkede her şeye rağmen değişim süreci başlamış. Sömürge döneminin izlerini insanlar bugün bile psikolojilerinde yaşatmaya devam ediyorlar. Bir taraf Muhammed İkbal’in “SEDEFİ İNCİDEN MAHRUMDUR” diye tanımladığı batı medeniyetine hayranlığını sürdürürken, diğer taraf kendi kültürlerini zalimane de olsa savunuyorlar. İkisinin ortasında denge sağlama görevini ise yine entelektüel, sivil toplumcu, katılımcı kadınları sağlıyor.