çok fazla şey öğrendik, ve en fazla da bize ayak bağı olan önümüzde duvarlar ören kalıp yargılar oldu. Her yolculuk bir de iç yolculuk içerir aslında. Onlarla tanışırken kendimizi de fark ettik.’
Duvarların arkasında kimler vardı?
Yolculuğa ilk çıktığımızda karşımıza çıkacakların neler olduğunu bilmiyorduk.
İlk durağımız Umman’dı. İstanbul’dan bir kış günü yola çıkıp kendimizi Umman’ın çöllerinde bulduk. Heyecan, yorgunluk, merak, üzüntü, şaşkınlık, tartışma, bıkkınlık arasında gidip gelen duygular arasında geçen iki yılda her türden ortamda yaşamaya alıştık.
Kadın sorunlarının çeşitliliği kadar tektipliği karşısında yılmamak için büyük çaba sarf ettik.
Kimi zaman dindarlığını, kimi zaman feminizmi sorgulayan müslüman kadınlarla tanıştık.
Kimi zaman taşlandığı halde vazgeçmeyen bir kadın hakları aktivistinin mücadelesini, kimi zaman da bu erkekler değişmez diyen bir pesimisti, kimi zaman dindar bir toplumda sıradışı işler yapmanın bedellerini ödeyen kadınların hikayelerini, kimi zaman bir sporcunun umutlarını dinlerken bulduk kendimizi.
Ramallah’ta kızı intihar bombacısı olan bir annenin acısı ile ağladık; çıkmaz sokaklarla dolu bir kampta.
Amman’da sürgünde bir kadın gerillayı dinledik. “Hayat ile ölümün arasını kısaltmayın” diyen sesi hala kulaklarımızda.
Jakarta’da köyünden ailesinin geçmini sağlamak için yollara çıkmış bir kadın şarkıcının zirveye çıkma mücadelesini dinlerken duygularına tanık olduk; “seksiyim diye beni günahkar saymayın” diyen.
Kimi zaman bir holding patronunun, kimi zaman bir siyasetçinin evine konuk olduk.
Dügünlerde, nişanlarda mutluluklarını paylaştık.
Çöl gecelerinde çok eşli olmaktan şikayet eden erkekleri, çaresiz kadınları, çok eşliliği önlemek için dernekler kuran, yasaları zorlayan kadınları dinledik…
Golan tepelerinde Kuneytra’da 30 yıl önce yıkılmış evinin yasını tutan bir yaşlı teyzenin anılarıyla hüzünlendik.
Tahran’da “ben sadece yazmak istiyorum, cenneti falan değil” diyen isyankar bir yazarın cesaretine hayran kaldık.
Cezayir’de bağımsızlık savaşının kahramanı bir kadın savaşçının hatıralarında gözyaşı döktük.
Kültür, coğrafya, mesafe farklarımız duygudaşlığımıza engel olamadı.
Dayak aldatma, şiddet, haksızlık, aşağılama, yok sayılmak, yasaklar, dayatmalar, anti demokratik uygulamalar, insan hakları ihlalleri, yoksulluk, göç gibi tüm dünyanın ortak sorunlarına çözüm oluşturma çabasının en önemli ortak paydamız olduğunu gördük.
Kimi zaman da bunlardan bihaber güzellik, gençlik, zenginlik, kariyer peşindeki kadınlardan dinledik kadın sorunlarını. Bir mülteci kampından diğerine giderken aradaki hayatlardaki çelişkilerle hüzünlendik. Bir şehir bombalanırken kadınlar ne yapar sorusunun cevaplarını Beyrut’ta bulduk. Her şeye rağmen Beyrutlu kadınları gezdiğimiz bölgelerin en süslü kadınları olarak ilan ettik.
Kimbilir kaç asırdır sadece kendileri üzerinden yürüyen tartışmalara, baskılara rağmen kendi seslerini korumayı başarmış Müslüman kadınların seslerine biz önyargısız kulak verdik, umarım bu sesler size de ulaşır.
Ayşe Böhürler