Abdülaziz Buhari
Ünlü hadis alimi İmam Buhari’nin torunu
Kudüs her sokağında bir peygamber hikâyesini barındıran kutsal şehir. Üç din için kutsal mekanlara labirent gibi sokakları geçerek ulaşabiliyorsunuz. Kudüs’ün büyüleyen kutsal havası içerisinde Mescid-i Aksa’ya girmek için İsrailli askerlere ve yanlarında duran Filistinli görevlilere Müslümanlığınızı ispat etmek zorundasınız. Bizim için ise bu ancak Fatiha’yı okuyabilmekle mümkün oldu. Hepimiz sıraya dizilip İsrailli askerlere Fatiha okuyarak Mescid-i Aksa’ya giriş vizesi alabildik. Kalbimiz buruk girdiğimiz Mescid-i Aksa’da Cuma namazını eda ettikten sonra kalabalığın arasında konuşarak çıkıyorduk ki, bir hoş geldiniz sesi ilişti kulağımıza. Şeyh Abdülaziz Buhari ile böyle tanıştık ve Mescid-i Aksa’nın hemen yanındaki Hz. İsa’nın çile sokağında bulunan 400 yıllık evine böyle misafir olduk. Ünlü hadis alimi Buhari’nın torunu Şeyh Abdülaziz Türkçe konuşmayı “Türkçeyi bilmemek günahtır” diyen anneannesinden öğrenmiş. Hepsi de birer alim ve şeyh olan dedelerinin mezarlarının üstünde ki mescidi kiliseler sokağında Müslümanlara ev sahipliği yapıyor. Abdülaziz Buhari aynı zamanda bir Alavi şeyhi.
Aslen Özbekistanlıyım. Biz 400 yıldır ailem buraya geldiğinden beri Kudüs’te yaşıyoruz. Nakşibendiyiz. Kubbetüssahra ile Çile Yolu (Viadolorasa) arasında zaviyemiz var. Geçtiğimiz 400 yıl boyunca bu zaviyenin işlevi dünyanın dört bir yanından ziyaret eden misafirleri kabul etmektir. Burada Kudüs’te yaşamak güzelliklerden bir tanesi. Burada işgal altında yaşıyoruz. Kudüs’ü barış içinde dini ve uhrevi bir hava içerisinde görmeyi dört gözle bekliyoruz. Dünyanın işgalle birlikte zorluk içinde olduğumuzu fark edeceğini umuyoruz. Kudüs’ten insanlar Batı Şeria yada Gazze’ye gidemiyorlar. Müslümanlar ve Hıristiyanlar Kudüs’e namaz ve ibadet için gelemiyorlar. Noel Hıristiyanlar için çok kutsaldır. Böyle zamanlarda bile Filistin bölgesinde Batı Şeria ve Gazze’de yaşayan Hıristiyanlar İsa Aleyhisselam’ ın doğduğu ve göğe yükseldiği Betlehem’e ve Kudüs’e çok gelmek istiyorlar ama yapamıyorlar. Müslümanlar Cuma namazına gelmek istiyorlar ama gelemiyorlar. Bu Filistin’de yaşayan hem Hıristiyan hem de Müslümanlar için çok zor bir durumdur. Umuyoruz ki dünya İsrail’in güvenliğinin insanları mübarek mekanlara gelmekten men ederek sağlanamayacağını anlayacaktır.Bu İsrail’in güvenliğini sağlamayacak, sadece Filistinlilerin hayatını zorlaştırmaya yarayacak.
Müslümanlar için Kudüs’te yaşamak çok zorlaştı. Bu Yahudi veya Hıristiyanlarla beraber yaşadığımız için değil işgalden dolayıdır. Hareket özgürlüğü yok. Kudüs’te yaşayan insanlar Batı Şeria veya Gazze’ye gidemiyor ve Batı Şeria veya Gazze’de yaşayanlar da Kudüs’e gelemiyorlar. Şimdi yaptıkları duvar şehirleri birbirinden ayırıyor. Dolayısıyla El-Halil’de yaşayan bir kimse Ramallah’a gidemiyor yada Gazze’de yaşayan kişi Nablus’a gidemiyor. Bu çok zordur. Ramallah ve Nablus iki Müslüman köydür ama birinden diğerine gidemiyoruz. Araları yarım bir saatlik mesafe. Betlehem ile Kudüs arası sadece 15 dakika ama Betlehemliler Kudüs’e gelemiyorlar. Arabanızı bir kasabadan diğerine süremiyorsunuz. Çünkü arabanızı bir şehirden diğerine geçirme hakkınız yok. Bu çok zor bir hayat bilirsiniz işte. Modern hayatta bunun doğru olduğunu düşünmüyorum. Medeni bir dünyada yaşıyoruz. Şehirleri böyle birbirinden ayıramazsınız. İnsanların iplerini sıkılaştırırsanız insanlar öfkelenecek ve intikam hatta hedef arayacaklardır diğerine zarar vermek için.
İslam bir bütündür, aşırıcılar yoktur…
Aşırı İslam ve İslamcılar diyorsunuz. Bu İslam değildir. İslam tek bir bütündür ve aşırıcıları yoktur. Ama aşırıcılar diye gelen insanlar siyaset için çalışıyorlar. İslam adı altında çalışan siyasetçiler bunlar. Haçlılar zamanında bütün Müslümanları öldürme emri kiliseden geliyordu, ve bu emirle Al-Aksa camiinde 10,000 müslüman öldürüldü. O zamanlar teröristler, aşırıcılar şeklinde kelimeler yoktu, bu sadece bir savaştı. Vietnam’da savaş devam ederken insanlar öldürülüyordu ama teröristler aşırıcılar yoktu. Bunlar siyasetçilerin yarattığı isimlerdir. Bir tane İslam vardır o da kişinin Allah’a inanıp peygamberin sözüne ve hadise göre çalışmasıdır.
Filistinliler dediğinizde Hıristiyan Filistinliler ve Müslüman Filistinliler vardır. Her ikisi de işgale karşı direnirler işgali istemezler. Şimdi Hıristiyan aşırıcılar yok ama Müslüman aşırıcılar var. Filistinli Hıristiyanlar Müslümanların yaşadıkları zorlukların aynısını yaşıyorlar, Müslümanlardan daha iyi durumda değiller. Aynı şekilde eziyet çekerler, aynı ıstırap ve aynı sorunlara sahipler. Bazen bir Hıristiyan işgale karşı mücadele ederken öldüğünde onu asla Hıristiyan aşırıcılar diye adlandırmazlar. Ama bir Müslüman bunu yaparsa o aşırıcı olur.
400 yıldır burada yaşıyorum
Şimdi biz buraya 400 yıl önce Özbekistan’dan geldik. Şimdi biri bana gelir de burası benim evim derse ama ben burada 400 yıldır yaşıyorum. Ailem yarı zeminde gömülü ama biri gelir de burası benim evim derse ne yapmalıyım? Ona bırakıp gitmeli miyim? Nereye? Yahudiler buraya geldiler ve buranın onlar için seçilmiş yer olduğunu söylediler ve Filistinlilerin çekip gitmelerini söylediler. Nereye? Bu adil değil. Eğer buranın İsrailliler için seçilmiş kutsal topraklar olduğuna inanıyorlarsa, burada yıllardır var olan ve yaşayan insanlar var,onlar ne yapmalılar? Birdenbire yok olamazlar. İsrailliler şu gerçeği kabul etmeliler ki Filistinlilerle yaşamak zorundalar. Ve Filistinliler de kabul etmeliler ki İsraillilerle yaşamak zorundalar. İsrailliler de Filistinliler de havaya karışıp kaybolamazlar. Bu yüzden birlikte yaşamayı öğrenmek zorundalar. Ama zorla değil saldırganlıkla değil, gücü bir tarafa verip diğer taraftan diğerini baskılayarak değil. Silaha, emniyet ve güvenliğe milyonlarca dolar harcıyorlar. Bu gücü bu parayı barış için harcayabilirler. Mülteciler için yeni köyler inşa edin, onlara iş bulun, fabrika yapın, onlar için bir şeyler yaratın ki yaşayacak güzel bir hayatları ve vakarla yaşayabilecekleri bir yerleri olsun. Ama onları toplama kamplarına koyuyor, etraflarına duvarlar örüyor, onlara iş vermiyor su ve elektriği elinde tutup hareketlerine izin vermiyor sonra da barış yapmalarını mı istiyorsunuz? Bu çok zor. Adil olalım şimdi. Modern bir dünyada modern toplumlar olarak yaşıyoruz. Biraz vakar ve saygı duyalım insan hayatı için.
Başörtülü kadınlara kontrol noktalarında zorluk çıkarıyorlar…
Biliyorsunuz kadınlar burada başlarını örter ve sokağa öyle çıkarlar. Onları gördüklerinde bunlar aşırıcılar teröristler diyorlar. Aşırıcı oldukları için başlarını örtüyorlar diyorlar. Hayır. İsa’nın annesi Meryem Aleyhisselam da saçını örterdi. İslam’da Meryem’in stilini takip etti. İslam geldiğinde saçı örtmek dinde vardı. Bu kadının güzelliğini korumak içindir. Çünkü bu kutsaldır. Kadının her yerde görünmemesi kutsaldır. Güzelliği sadece kocası ve ailesinin görmesi içindir. Arabayla seyahat ettiğinizde başı örtülü bir hanımınız varsa her kontrol noktasında sizi durdururlar. Ama eğer arabayla seyahat ediyor ve yanınızdaki kadınlar saçlarını örtmemişlerse sorunsuz geçersiniz kontrol noktasından. Hatta bazı kadınlar sırf insanlara geçişte kolaylık olsun diye başörtülerini çıkarırlar.
Aslında İslam’da kadın başka herhangi bir dinden çok daha fazla özgürlük elde eder. İslamiyetten önce kadının bir hakkı yoktu. İslam’da kadının rolü çok güçlüydü. Biliyorsunuz Hz. Muhammed (sav) ‘e inanan ilk kişi karısıydı bir kadındı. Onu koruyan oydu. Dolayısıyla İslam bir kadın tarafından korunmuştu. Kadını yapmak istemediği bir şeye zorlamaya hakkımız yoktur. İki kızım var. Biri örtünmeyi seçti diğeri ise açıktır. Onu asla bunu yapması için zorlamadım. Bir şeyh olmama rağmen kendi kızımı asla bir şeye zorlamam. Çünkü İslam kalpte kabul edilir zorlanmaz. Kadınlar, İslam’da hiçbir zaman düşünemeyecekleri kadar çok hakka sahip oldular. Oy kullanma hakkı vardır. İstediğini söyleme hakkı vardır. Eğer kız bir adamla evlenmek istemiyorsa o evlilik geçersizdir. Ve İslam’da kızınızı sevmediği bir adamla evlendiremezsiniz, kızınızı istemediği halde bir örtü takmaya zorlayamazsınız. Öyle medyanın dediği gibi kadınları başlarını örtmeye ve sınırların içinde kalmaya zorlamıyoruz. Benim eşim çalışmıyor çünkü çalışmamayı seçti. Ama gidiyor ve okuyor. 20 yıldır evliyiz ve evlendiğimizden beri okuyor, kendini eğitmek, bilgi ve hikmet sahibi olmak için. Etrafta yansıtılan İslam’da kadın mutfakta, sırtında kamçı şeklindeki imaj doğru değildir.
Allah bizim iyi insan olmamız ister, savaşmamızı değil…
Aslında her din kendini sunar, en iyi sayar. Ama en önemlisi şudur ki birbirimize saygı duymak zorundayız. Çünkü birbirimize saygı göstermezsek gerçek din adamları değiliz demektir. Çünkü Allah bütün dinlere saygı duymak zorundasın der. Başka bir dine mensuplar diye diğer insanlar hakkında kötü şeyler söyleyemeyiz. Allah “ahiret gününde sizi hayatta inandığınız ve yaptıklarınızdan yargılayacağım” diyor.
Eğer Musa’ya inanıyorsan ben de Musa’ya inanıyorum, eğer İsa’ya inanıyorsan ben de İsa’ya inanıyorum ve Muhammed’e de inanıyorum. Dolayısıyla bir Yahudi’ye göre ben bir Yahudiyim çünkü Musa’ya inanıyorum ve bir Hıristiyan’a göre ben bir Hıristiyanım çünkü İsa’ya inanıyorum. Bir Müslüman’a göre bir Müslüman’ım çünkü Muhammed’e inanıyorum. Aynı Allah’a inanıyoruz. Allah bizim daha iyi bir insan olmamız için dinde savaşmamızı değil, yarışmamızı istiyor.
Bir rahibi veya bir hahamı gördüğümde ona saygı gösteririm, çünkü ben de saygı görmek isterim ve Allah “insanlara muamele edilmek istediğiniz gibi muamele edin” der. İnsanları yargılamam, çünkü Allah “sizi ahret gününde yargılayacağım” diyor. “Lekum dinukum ve liyedin. Sizin dininiz size benimki bana.” Benim dinim seninkinden iyidir demek için savaşmamalıyız. İbadet ederken, taşıdığınız etiketler için değil, Allah için ibadet edersiniz. Çünkü ahret gününde, Hıristiyanlar Yahudiler diye etiketler olmayacak. İyi insanlar ve kötü insanlar olacak. Amelin, hayatta yaptıkların seninle beraber gelecek. Dolayısıyla bu dünyada barışı ilham etmek için Allah bize iyi ameller versin ve bizi her dinde iyi müminler yapsın.