Ahlam Avada
Eski Mahkum
Tam da İsrail’in şimdi top ateşine tuttuğu Güney Lübnan’ın sınırında buluşmuştuk onunla. Zayıf narin bir kızdı, kot pantolonu, montu ile gencecik bir üniversite öğrencisi gibiydi. 26 yaşında olduğunu öğrenince çok şaşırdık. Naif, acılı yüz ifadesini üzerinden geçen yıllar silememişti. Yaşadıklarını anlatırken hüzün hiç eksik olmadı ama hiç ağlamadı. O’nunla birlikte yakınlarda bir tepenin üstüne kurulu El-Hıyam hapishanesine gittik. Buraya getirildiğinde 16 yaşındaydı. Suçu ise sadece orada olmaktı. Dört yıl tutuklu kaldığı El-Hıyam hapishanesi bugün müze olarak kullanılıyor.2000 yılında İsrail çekilirken hapishanenin içinde ki binlerce tutukluyu da kilitli bırakarak gitmiş. Binlerce tutuklu ancak üç-dört gün sonra bölgeye ulaşan Hizbullah güçleri tarafından kurtarılmışlar. Tutuklu kaldığı koğuşları, işkence gördükleri yerleri birlikte gezdik. 3000 insanın öldürüldüğü hapishanede insanlık dışı koşullar içinde nasıl ayakta kaldıklarını anlattı…
İsrail işgali hepimizin hayatında silinmez izler bıraktı. Bize yaşatılan acıları bugün bile unutmuş değiliz. Öncelikle işgal altında yaşamak çok zordu. Hepimiz kenetlenmiştik, tüm aileler; ama işgalcilerden korkuyorduk, bununla birlikte onların isteklerine boyun eğmiyorduk, onlarla konuşmuyorduk, onlardan uzak duruyorduk. Onlar topraklarımızı işgal etmeyi başarmışlardı ama fikirlerimizi işgal edemediler. Daha sonra sebepsiz tutuklamalar başladı, çocuk genç yaşlı ayırmıyorlardı.
Ben 19-Eylül–1989 tarihini unutamıyorum, kız kardeşim annem ve ben komşu köye akraba ziyaretine gitmiştik. Bu arada İsrail askerlerinin o sıralarda sık sık köy baskınları gerçekleştirdiklerini söylemeliyim, ziyaretimiz maalesef öyle bir güne denk gelmişti. Bir ara birbirimizden ayrıldık, bir süre sonra kız kardeşimi ellerinde kelepçe ve başında bir çuval ile gördüm, ne olduğunu anlayamadan İsrail askerleri aynısını bana da yaptılar… Daha sonra Khıyam hapishanesine getirildik, asıl işkence burada başladı…
İsrailliler; bize uyguladıkları işkence metotlarına gelince, insanların vücutlarında yara açmak başlıca işkence yöntemlerinden biriydi, bir de Khıyam hapishanesinin dağlık bir bölgede oluşu özellikle kışın soğuktan donmamıza sebep oluyordu, pek çoğumuz hastalandı, bu da yetmezmiş gibi esirleri soyup üzerlerine soğuk su dökerlerdi, sonra da elektrik verirlerdi. Kadınların tek ayrıcalığı onlara elektrik şoku verilmemesi idi, gerisi aynı, tedavi görmemize izin vermedikleri için ölenler oluyordu
Elektrik şokuyla işkence görenler arasında çocuklar da bulunuyordu, elektriği genellikle sırtlarından verirlerdi, çocuklar dayanamaz ve bayılırlarsa bu kez bayılmamaları ve acıyı hissetmeye devam etmeleri için göğüs kafeslerinden elektrik verirlerdi ve akımı kuvvetlendirirlerdi. Kadınlara daha çok psikolojik baskı uygularlardı. Müslüman ve Arap olduğumuz için bize çok kotu küfürler söylerlerdi ve ayni zamanda tehdit ederlerdi. Bu yaşadıklarımızı dile getirmek çok zor. Yaşadığımız acıları sözcüklerle ifade etmek imkânsız, yaşayan bilir ancak… Kısacası her günümüz işkenceyle geçiyordu…
Bağımsızılık ve özgürlük hayalimizi hapsedemediler…
Hapishanedeki yaşam her anlamda zordu, işkence yapmadıkları zamanlarda bile, zaten hürriyetinizin elinizden alınması işkence olarak yeter. Hapishane de toplumun her kesiminden insan vardı. Bütün dünyamız daracık hücrelerde geçiyordu. Sabahları odaları temizlememiz için bize su verirlerdi, Sonra tekrar kilitlerlerdi.
Bize okumayı da yasaklamışlardı. Ne gazete ne dergi okuyabiliyorduk. Yazılı olan hiçbir şey… Okumayı geçtim yazmayı dahi yasakladırlar… Kalem gibi sivri uçlu aletler ve kesici aletlerin hepsi yasaklanmıştı, yemeğimizi plastik kaplarda verirlerdi… En büyük işkence ise ailelerimizden haber alamamaktı. Biz bu koşullarda bile hayatımızı güzelleştirecek şeyler yapmayı başardık. El işi yapmamız yasaktı ama biz gizlice edindiğimiz demir ya da şiş yardımıyla ve battaniyelerimizden söktüğümüz ipliklerle örgü örerdik, bir tek kağıt oyunlarına izin veriyorlardı… Aslında buradaki herkes benim kardeşim gibi olmuştu, tek bir odada çoğunlukla ikişer kişi yatıyorduk, hava çok soğuk olduğu için birbirimize sarılarak uyurduk… Tabi cezalı değilsek cezalı isek tek başımıza hapsedilirdik, çok zordu…
Tabi bu neler yaşadığımızın kısa bir özeti. Bizi vatanımıza ve topraklarımıza olan sevgimiz ayakta tuttu. Ailelerimiz ne durumda olduğumuz ancak serbest kalanlar olunca öğrenebiliyordu… Ama bizden biri serbest bırakılsa bile ailelere ulaşması çok zordu, çünkü her yer İsrail kontrolünde idi ve dolaşmamıza izin vermezlerdi, herkes yaşadığı köye ya da beldeye hapsedilmiş hayatlar yaşıyordu. Burada olanların dış dünya tarafından bilinmesini istemiyorlardı sanırım… Köyden köye gidebilmek için pasaport kullanılır olmuştu… Ama ne yapmış olurlarsa olsunlar bağımsızlık hayalimizi, özgürlük hayalimizi hapsedemediler… Ben 4 yıl, bir kardeşim 2 yıl 2 ay bir diğer kardeşim 10 senesini bu hapishanede geçirdi…
Hapishaneden çıksam da işgal edilmiş bir ülkedeydim…
Hapishaneden çıkış vaktime gelecek olursak, bir taraftan çok mutluydum diğer taraftan geride kalanlar için ağlıyordum, özgürlük duygusunu ise çok çabuk hissedemedim, öncelikle işgal altındaki topraklarda olduğunuzun bilincinde oluyorsunuz, özgürlük hissini buradan çıkmayı başardığımda duyumsadım ilk olarak, sonra eve vardığımda…
Kapıyı annem açtı ve beni görür görmez bir çığlık kopardı, aslında babama sesleniyormuş, ben acaba ona bir şey mi oldu diye çok korktum, çok şükür iyiydi ve evdeydi, kardeşlerimin bazısı da evdeydi… Onlarla karşılaştığım, onlara sarıldığım, mutluluktan ağladığım o anı kelimelerle tarif etmek imkânsız.
Tutsak olarak yaşadığım dört uzun yıldan sonra hayatta kalma mücadelem başarıyla sonuçlanmıştı. Fakat yaşadıklarımdan sonra hayata yeniden başlamak hiç de kolay olmadı… Her şey ben de dahil olmak üzere çok değişmişti.
Okul hayatım sona ermişti, hayatımın en güzel yıllarını hapishane de geçirmiştim. Benim yaşıtlarım o dönemlerini gezerek eğlenerek, güven içinde geçirirken, bu dönem benim için hayatımın en zor anlarıydı. Eve döndükten sonra ilk zamanlar kendi içimde problemler yaşadım. Ailem bana destek olmaya çalıştı, çevremdeki insanlarla iletişim kuramaz hale geldim. İnsanlarla tekrar iletişim kurmak istediğimde onlarında tıpkı benim gibi değiştiklerini fark ettim. Toplumla yeniden kaynaşmak kesinlikle kolay değildi. İnsan yavaş yavaş ayak uydurmaya çalışıyor. Ama etrafınızda size karsı anlayışla şefkatle yakalasan insanlar olduğunda hayatınız zamanla düzene giriyor.
Hapishanede örtünmek bana güç verdi…
Hapishanede geçirdiğim dört yılın üçüncü senesinde örtündüm. Hapishanedeyken hayatta kalmak için bir şeylere tutunabilmek ve kuvvetli olmak gerekiyordu. Bu kuvvetin de başörtümden kaynaklandığını hissettim. Hapishanede örtündüm ve buradan çıkışımda da örtülüydüm. Tabi ki ben Müslüman’ım, ailemin başörtüme karsı bir davranışları olmadı. Ailemin Müslüman olmasına rağmen İslami bilgileri çok yoktu bunun için Müslüman bir ailede büyüdüm ama İslam’ın emrettiği şekilde yetiştirilmedim. Yaklaşık yedi sene örtülü kaldım ve sonunda başörtümü çıkarmaya karar verdim. Ama bende değişen sadece başımı açmam oldu. Duygularım kesinlikle değişmedi. Tam aksine inancım daha da güçlendi.