Fâtıma Eşrefî
Göçmen Kadınları Ve Çocukları Koruma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı
Birleşmiş Milletler’in UNCR basın sözcüsü bir Türk, Şafak Pavey. İran’da yaşayan 4 milyondan fazla mülteci olması UNCR’ın çalışmalarını bu bölgede çok önemli hale getiriyor. İran’a gittiğimizden beri Şafak’tan kadınlar, mülteciler ve çocuklar konusunda çalışmalar yapanlar arasında ismini en çok duyduğumuz isimlerinde birisi Fatma Eşrefi oldu. İran’da özellikle Afganlı mültecilerin koşuları çok ağırdı, bir de buna ıraklı mülteciler eklenince mülteciler İran içinde ciddi bir sorun teşkil ediyor. Bu konuda İran’ın ünlü yönetmeni Majid Majidi’nin filmlerinin yanı sıra Şafak Pavey’in BM adına hazırladığı belgeseli de seyredince Fatma Eşrefi ile mutlaka tanımamız gerektiğine karar verdik. Nihayet mülteci çocuklar yararına Fatma Rafsanci’nin başkanlığında verilen özel bir kermes ve iftar yemeğinde kendisi ile tanışma imkanımız oldu. Kıyafetini üzerine çador kullanmayı tercih eden ufak tefek ve mültecilerle ilgili sivil toplum çalışmalarını neredeyse tek başına idare eden bir hanım olarak bizi çok etkiledi.
Mülteci kadınlarla alakalı faaliyetlerime öğrencilik yıllarımdan beri ilgi duyuyordum, bu faaliyetlerimi uluslar arası plana taşımaya Bosna Savaşının patlak verdiği 90lı yıllarda karar verdim. Çünkü Bosnalı kadınların durumu kaygı duyulmayacak gibi değildi. Böylece bir grup üniversite öğrencisi ile birlikte Bosna’ya gittik. Doğdukları ve yaşadıkları topraklardan sürülerek bir ordugaha sığınmak zorunda kalan kadınların yanında yaklaşık bir ay kadar kaldık ve onlara yardımcı olmaya çalıştık. Bu tür faaliyetlere İran’a döndükten sonra da devam ettim. Ulusal ve uluslar arası kuruluşlarla işbirliği yaparak faaliyet alanlarımı genişlettim.
Mültecilere sağlık,eğitim ve iş gücü yaratabilmek için mücadele ediyoruz…
Şu sıralar üzerinde en çok yoğunlaştığım faaliyetler Irak ve Afganistan’da yaşanan savaşlardan kaçıp ülkemize sığınan mültecilerin çözüm bekleyen sorunları üzerinedir. İran’da toplam olarak dört milyonu aşan Afganistanlı ve Iraklı sığınmacı bulunuyor, bunların büyük bir kısmı kadın ve çocuklardan oluşuyor ve tahmin edilebileceği gibi, bu insanların çözüm bekleyen önemli sorunları var. Aslında hem Afganistanlı hem de Iraklı kadınlar bağlamında çalışırken en önemli amacımız, onları bireysel ve toplumsal açıdan güçlendirmekti. Kendi toplumlarından uzak kalan ve şimdi içinde yaşadıkları toplumda azınlık konumunda kalan ve yine bu yüzden , birçok haktan mahrum durumda yaşayan bu insanlara sağlık eğitim ve iş gibi güvenceler yaratabilmek için var gücümüzle mücadele ediyoruz.
Özelilkle afganlı kadınların toplumsal etkinliklerini artırmaya çalışıyoruz…
Tâliban yönetiminin devrildiği 2002 yılından bu yana Afganistan’daki faaliyetlerimizi arttırmış bulunuyoruz. Afganistan kadınları söz konusu olduğunda bir takım hususları dikkate almak zorundasınızdır. Afgan kadınları yirmi küsur yıldan bu yana savaşla iç içe yaşadığı için sosyal haklarının çoğunu kullanamadılar. Ama bana göre Afganlı kadınların kısıtlanmışlıklarının ana kaynağı ülkelerinde hakim olan geleneklerden ziyade siyasal alanda güç sahibi olan kesimlerin, kadınları sosyal hayattan dışlamaya dönük baskılarında aranmalı. Biz aynı zamanda Afgan kadınlarıyla ilgili çalışmalarımızı ülkenin tüm vilayetlerine yayabilmenin mücadelesini veriyoruz. Bütün çabalarımız Afganlı kadınları toplumsal planda sahip olabilecekleri potansiyellerden haberdar etmeye yöneliktir, bu sayede toplumsal yaşam içindeki etkinliklerini arttırabileceklerini düşünüyoruz.
Yüz yüze bulunduğumuz başka bir mesele, İran’da yaşayan sığınmacı çocuklar. Bu çocukların çoğu, ülkeye girişlerinin yası dışı yollarla gerçekleşmesi nedeniyle öğrenim görme imkanından yoksunlar. Bu, bizim çeşitli dönemlerde çözüm yolu bulmak için üzerinde çalıştığımız en büyük problemlerden biridir.
Bizim İran’daki sığınmacılar konusunda karşı karşıya bulunduğumuz bir diğer önemli meselemiz, Afganlı muhacir erkeklerin İranlı kadınlarla yaptığı çok fazla sayıdaki evliliktir. Bu muhacirlerin ülkeye girişiyle ilgili ya da buna benzeyen bir dizi yasal problem nedeniyle hem Afgan kadınlarıyla hem de İranlı kadınlarla yaptıkları evliliklerden dünyaya gelen çocuklar çeşitli sorunlarla karşılaşıyorlar. Biz bu konuda yaşanan problemlerin çözümü için de çaba gösteriyoruz.
Kadınların sosyal hayata katılımının artması şiddeti engelliyor…
Bakınız, kadınlara karşı şiddet konusu öyle bir meseledir ki ne yazık ki neredeyse kadının varlığından ayrılmaz olarak görünüyor. Birinci Dünya’ ülkelerinde bile kadınlara yönelik şiddet bağlamında bir dizi yanlışlıkla karşılaşıyoruz. Bu arada şiddet diye adlandırdığımız meselenin fiziksel şiddetten ibaret olduğunu düşünmüyorum. Şiddet biçimleri toplumdan topluma değişebilir niteliktedir.
İran’a gelecek olursak, “Hayır! Burada kadınlara şiddet uygulanmıyor!” demek isterdim ama bu yaklaşımın gerçekçi olmadığını düşünüyorum. Dünyanın her yerinde olduğu gibi kadınlara yönelik kötü muamele ülkemizde de var. Ama genellememek gerekir diye düşünüyorum. Çünkü özellikle son yirmi yılda ülkemiz köklü bir değişime uğradı, bu arada kadınlara yönelik şiddet olarak adlandırdığımız şey de aynı şekilde kabuk değiştirdi Tam da bu noktada mücadelemizin ana eksenini kadınlarımızın güçlendirilmesi ve imkanlarının arttırılması olarak belirledik. Kadınların hem sosyal hayata hem de siyasal hayata katılımındaki oranın artması, toplumda kadına dönük şiddetin azalmasını aynı oranda etkileyecektir. İstatistiklere bakacak olursak İran’da kadına dönük fiziki şiddetin azalmış olduğunu söyleyebilirim ama psikolojik şiddet az çok varlığını koruyor. Hepimiz bazı ailelerde psikolojik şiddetin fiziki şiddete oranla daha fazla yaşandığını ortaya koyan olaylara tanık oluyoruz.Ama bir kıyaslama yapacak olursak, bölge ülkelerindeki kadınların yaşadığı sorunlar bizimkilere nazaran çok daha ciddi boyuttadır.
Batılılar gibi olmak istemiyoruz…
Peki tüm bunların önüne geçmek için nasıl bir çalışma yöntemi izlemeliyiz? Bu konu beni çok düşündürdü. Çünkü batılılar gibi olmak istemiyordum. Örneğin Afganistan’da gelenek ve dinle karışmış olan bazı kabulleri değiştirmeye, mesela kadınların saçlarını daha fazla göstermesini sağlamaya çalışmak bana anlamsız görünüyor. Şahsen şuna inanıyorum: Biz toplumda kadının konumunu yükseltmenin yollarını arıyorsak, bu yoldaki çalışmaların ve kullanılan yöntemlerin bu toplumun öz yapısına uygun olması ve o toplumun kendi dinamiklerinden kaynaklanması gerekir. Yani kısacası bir toplumda kadına yönelik şiddete karşı mücadele edebilmek için yeni ve özgün yöntemler geliştirmeliyiz. Bu da o toplumu iyice bilip tanımakla mümkün olabilir.
Kadına karşı şiddet ile mücadelenin en etkili yolu dini açıklamalar…
İran’da ise İranlı kadınları aktif olmaya sevk eden faaliyetlerin özellikle son yirmi yıl içinde çok önemli bir mesafe kat ettiğini ve bu faaliyetlerin kadınlar üzerindeki toplumsal baskıyı çok aşağılara çektiğini söyleyebilirim. Bu alanda bizim din alimlerini, çeşitli kurumları ve bu alanda faaliyet gösteren çevreleri kadınlara yönelik şiddet konusunda tebliğde bulunmaları hususunda ikna etmeye dönük girişimlerimiz var. Ben bu girişimleri İran toplumu kadınları için bir başarı olarak görüyorum.
Bir zamanlar belki bazen din büyükleri adına öne sürülmüş olan, mesela kadının aklı kıttır, aklı kıt olduğu için de kocasına tabi olmalıdır, akılsızlığı nedeniyle dayak yemeyi de hak etmektedir şeklindeki asılsız hadis ve rivayetler bir istismar nedeni olabiliyordu. Bu tür konularda Kuran’a başvurabiliriz, bizim bütün çabalarımız da zaten Kuran’dan hareketle dini meseleler üzerinde çalışmak. Toplumumuzun kadınları, feminizm taraftarı olanlar bile, bu toplumda kadına yönelik şiddeti azaltmanın en etkili yolunun dini açıklamaların ve araçların kullanılması olduğu sonucuna varmış bulunuyorlar. Bu şekilde kadına yönelik şiddet gerçekten de azalabilir.
Şiddet bağlamındaki istatistikleri incelediğimizde, fiziki şiddetin öncelikle köylerde yaşandığını fark ediyoruz. Fiziki şiddetin geçim sıkıntısı çeken ailelerde artış gösterdiği de başka bir gerçek. Özellikle kadınların öğrenim düzeylerinin aşağı seviyede olduğu ailelerde, kadınlara yönelen şiddet türü daha çok fiziki oluyor.
Ekonomik durumu iyi olan , kadınların yüksek öğrenim yapmış olduğu ve en azından bu konuda erkeklerle görece bir eşitlik içinde yaşadıkları ailelerde ise şiddetin biçim değiştirdiğini fark ediyoruz. Böyle ailelerde kadınlar daha çok psikolojik şiddete maruz kalıyorlar. Tabi bu hep böyledir diye demiyorum.
Toplumda iyi bir yere gelmeyi başaran kadınlar, aile içindeki konumlarını da güçlendiriyorlar. Toplumumuzda son zamanlarda kadınlar bağlamında dikkate değer bir gelişme gözlemliyoruz, sözgelimi geçen 10-12 yıla nispeten tahsilli kadınların, özellikle üniversiteye girenlerin sayısı şaşırtıcı bir yükselme gösterdi. Halihazırda üniversiteye giren öğrencilerin %60 kadarı kızlardan oluşuyor. İran kadınları için bir başarı olarak gördüğüm zemin işte budur. Ancak, biz başka bir tahlil de yapabiliriz: Kadınların bu çabaları aslında geçmişte kendilerinden alındığını hissettikleri haklarının kazanımı içindir.
Kadına şiddette yasalar kadının yanında…
Bana göre, yalnızca bir kadının kocası tarafından maruz kaldığı şiddet değil, her bireyin başkası yada başkaları tarafından maruz kaldığı şiddet kanun tarafından takip edilmelidir. Fakat burada şöyle bir sorun var: Kadınların çoğu bu konuda ailelerinin mahremiyetini koruma gibi bir hassasiyetle hareket ediyorlar. Dayak yer yemez polise başvurmaları durumunda bu işin mahkemeye taşınması, bu mahkemelerin de uzayıp gitmesinin mümkün olması kaygısıyla kadın çoğu kez affetmeyi yeğliyorlar. Fakat ben şahsen bir kadının kocasından dayak yediği, bu olayın mahkeme aşamasına kadar gittiği, mahkemenin o erkeği yargılayarak cezalandırdığı sayısız olaya şahit oldum. Yani, bu alanda yasal bir sınırlılığımız yok.
Bir kadının aile ortamında kocasından kaynaklanan nedenlerle duyduğu endişeler, ekonomik boyutu da içerebilir. Erkek o kadına ekonomik açıdan gerekli güvenceyi sağlamıyor olabilir ya da adam uyuşturucu bağımlısıdır ve dolayısı ile bu her halükarda o kadına karşı bir zulümdür. Bu durumda mahkemeler süreyi uzatmadan kadının boşanma talebine olumlu cevap verirler. Bizatihi şiddet de, yargıcın kadını kolaylıkla boşaması için bir delil olabilir.