Fawzia bint Nasir al-Farsi
Devlet Konseyi Üyesi, Umman Sultanlığı Kalkınma Planları Uygulama Komisyonu Başkanı
KADIN SORUNLARININ KAYNAĞINDA, KADININ TOPLUMSAL KATILIMININ ÖNEMİNE İLİŞKİN BİLİNÇSİZLİK VAR.
Fawzia bint Nasir al-Farsi ile Devlet Konseyi’nin misafir salonunda buluştuk. Umman mimarisini sembolize eden bu salonda, aynı zamanda bir akademisyen olan, Huziye Bint Nasır ile bir söyleşi yaptık. Bize kendi başarı hikâyesini anlattı.
Eğitim yolculuğuma Florida Üniversitesi Eğitim Bölümünde başladım. Yüksek Lisansımı İskoçya’da Edinburgh Üniversitesinde yaptım. Sonra İngiltere’de Beşerî Kalkınma Bölümünden doktoramı aldım. Daha sonra eğitim alanında çalıştım,Sultan Kâbus Üniversitesine asistan olarak geçtim. Eğitim sürecimden sonra Sultanlık tarafından eğitim bakanlığına bakan vekili olarak atandım. Orada bir kaç yıl çalıştıktan sonra geçen yıl kasım ayında, yine atama yoluyla, Devlet Konseyi üyesi oldum.
Sanıyorum bu yolda ilerlerken erkeklerin karşılaştığı sorunlarla ben de karşılaştım. Ama tabii ki kadının doğası gereği karşılaştığı başka sorunlar var. Çünkü kadın annedir ve nesillerin yetiştiricisidir. Yani topluma karşı büyük sorumlulukları vardır. Kadın, işinde başarılı olmanın yanı sıra ideal bir anne ve iyi bir eş olmak durumundadır. Ancak,düzenli bir zaman ayarlaması ve programlı çalışma ile kadın bu sorumluluklarını büyük ölçüde yerine getirebilir. Önemli olan, insanın kendisini eğitmesi ve ardından da sabırla çalışmasıdır.
Bu sorunlar sadece benim karşılaştığım sorunlar değil. Körfez’de ve diğer Arap ülkelerinde yaşayan kadınların da karşılaştığı sorunlar. Bu sorunların kaynağında ise örf ve âdetler, gelenekler ve kadının toplumsal katılımının önemine ilişkin bilinçsizlik yatar.
Arap dünyasında genel olarak kadınların en büyük sorunu okuma yazma bilenlerinin oranının çok düşük olmasıdır.
“Toplumun kadın rolüne bakış açısının değişmesi gerekiyor…”
Bana göre toplum, kadının annelik görevini önemsiyor ama toplumun kalkınmasında birey olarak üstlendiği rolü önemsemiyor. Bu bakış açısının değişmesi gerekiyor. Kadının bilgisiyle, çalışmasıyla toplumun yapılanmasına katkısı olduğu kabullenilmelidir. Hani şöyle bir söz vardır: “Kadını eğitirsen bütün bir toplumu eğitmiş olursun.” Bu da gösteriyor ki asıl olan kadının eğitimidir. Çocuklar aile içinde eğitilirler. Bir insan dünyaya gözlerini açtığında ilk önce annesini görür ve ondan etkilenir. Öyleyse çocukların gönlüne, İslâm’ın hoşgörüsünün ve yüce değerlerinin ekilmesinde annenin çok büyük rolü vardır.
“Annenin doğal rolünü kabul etmemiz yeterli değil…”
Bu mesele sadece Umman’ la sınırlı bir mesele değil. Körfez ülkeleri ve diğer Arap ülkeleri için de aynı şey geçerli. Bu coğrafyada kadının görevinin annelikle sınırlı olduğuna ve toplumsal katılımda bulunmaması gerektiğine inanılır. Eğitimde veya yönetimde yükselmesi ve siyasete girmesi önemsenmez. Biz bu bakış açısını değiştirmeliyiz.
İslâm dini kadını onurlandırmıştır. Kadını seçkin kılmıştır, ona toplumda en yüksek makamı vermiştir. Ancak maalesef bu gerçeğe rağmen bazı İslâm toplumlarında bu kurallar işlemiyor. Kutsal metinler, pratikte karşılığını bulmuyor.
“Umman Sultanlığı’nda kadınlar çok şanslılar…”
Umman’da kadın, Sultan Kâbus’un iktidara gelmesiyle koruma altına alındı. Kadına, eğitim ve iş alanlarında kapılar açıldı. Meselâ onlara bütün branşlarda ve seviyede eğitim fırsatı tanındı. Kendi doğalarına uygun alanlarda çalışmaları için imkânlar tanındı. Kadın önce eğitim aldı, yeteneklerini geliştirdi, ardından da kendisine uygun olan işe girdi.
“Kadın okuryazarlık oranı hâlen çok düşük…”
Umman Sultanlığı’nda yaşadığımız için çok şanslıyız… Sorunlarımız var ama bunlar çözülebilir sorunlardır. Bana göre bizim karşımızda duran en büyük sorun kadınların okuma yazma oranının düşük olmasıdır. Biz bu sorunu kadın ve erkeklerle ortak projeler yaparak aşabilir, onların toplumsal katılımını artırabiliriz. Bu, herkesin katılımıyla gerçekleştirilecek olan bir eğitim ve medya programlarıyla mümkün olur. Ancak daha da önemlisi kadının, özellikle kadınlar hakkında karar alınacak mekanizmalara katılımını sağlamamız gerekiyor. Çünkü kadın, toplumun yarısıdır. Kadın, toplumsal katılımda erkeğin yanındadır. Biz “insanın kalkınması”ndan bahsediyoruz; “kadının kalkınması” veya “erkeğin kalkınması”ndan değil! Bütün insanların kalkınmasından… Refah içinde yaşayan vatandaşlar için istikrar vadeden bir toplum oluşturmalıyız.
“İslâm toplumlarında İslâm Hukuku uygulanmıyor…”
Öncelikle belirtmek isterim ki İslâm dini, kadını onurlandırmış ve ona haklarını vermiştir. Bazı ülkelerde bu uygulanmıyor olabilir. Umman’da medenî hukukun temeli İslâm Hukukudur.
Anayasada kadın ve erkek arasında ayırım yoktur. Yasalarda, vatandaşlar hak ve görev bakımından eşittir, denilir. Biz, kadın ve erkekler olarak yaradılışta eşit değiliz. Erkeğin kendi temel sorunları ve görevleri vardır, kadının da kendi görevleri. Biz birbirimizin tamamlayıcısıyız. Birbirimizle yarış havasına girmemeliyiz. Biz ortağız ve toplumu beraber inşa ediyoruz. Bana göre en önemli şey İslâm toplumlarında İslâm Hukukunun uygulanmasıdır. Çünkü İslâm Hukuku kadına, gerekli olan haklarını vermektedir.
“Kadın ve erkek kanunlar önünde eşittir; ama kadınlar bunu bilmiyorlar…”
Aslında kadının hakları öteden beri var. Sorun uygulamadadır. Çünkü nasslar var. İslâm kadına haklarını verdi fakat bana göre uygulamada sorun yaşandı. Ülkeden ülkeye farklı uygulamalar yapıldı. Ancak kadının da haklarını ve görevlerini bilmesi gerekir. Biz genel olarak Arap ülkelerinde ve özellikle de Körfez ülkelerinde kadının kalkınmada karşılaştığı sorunlar hakkında bir araştırma yaptık ve şunu gördük: Kadın daha kendi haklarını bile bilmiyor. Yasaların kendine verdiği haklardan habersiz. “Hak verilmez, alınır.” Yani kadın önce kendisini eğitmeli, sonra çalışmalı ve diğer görevlerini yerine getirmelidir. Böylece mesele kendiliğinden hâllolur.
“Ummanlı ailelerin en büyük özelliği bağlılıktır…”
Ummanlı ailelerin birçok örf ve adeti var. Ummanlı kadınlarda bu örfleri ve adetleri korumaya devam etmektedir. En önemli adetlerimizden birisi “bağlılık”tır. Yani özel günlerde veya normal zamanlarda aileler, birbirlerini ziyaret etmeye çok önem verirler. Bu sayede aileler arasındaki bağlar kuvvetlendirilir. Bayram ve ramazan günlerinde bu ziyaretler arttırılır. Evlilik törenleri de bir başka adetlerimizdendir. Düğün törenlerimiz çok farklıdır.
“Hükümet mehire sınırlama getirdi…”
Mehire sınırlama getirildi ama insanlar kendi aralarında çok fazla miktarda mehir talep edebiliyorlar.
Hakimin önünde en fazla iki bin riyal talep edebilirler. Burada en büyük yanlışlık, evlenecek olan kişinin bunu baştan kabul etmesidir. Erkek, genç bir kızı sevdiği zaman bunun maliyetini konuşmadan evliliğe karar veriyor. Bu da sorun yaşanmasına neden oluyor. Devlet, talep edilecek mehiri belirli miktarda sınırlandırdı. Herkesin bu düzenlemeye saygı göstermesi gerekir.
Bizim düğünlerimiz sadece iki aile arasındaki yardımlaşma ve dayanışmayla yapılmaz. Bu iki ailenin, yakın uzak, bütün tanıdıkları da onlara yardım eder.
Ummanlı erkeğin evlenmek istediği kızda bulmak istediği özellikler şunlardır: Ailelerin birbirine uygun olması, kızın ahlâklı olması ve eğitimli olması. Erkekler şimdi genç kızların eğitimli olmasına çok önem veriyorlar.
“Kadın çok eşliliğe gönüllü olarak boyun eğmez…”
Kadının, eşinin ikinci, üçüncü ya da dördüncü evliliğine kolaylıkla boyun eğdiğine inanmıyorum. Fakat Allahu Teala yaşam şartları gereği çok evliliğe izin vermiştir. Bu şer’i bir hükümdür. Bu konuda fazla bir şey söylemek istemiyorum.
Kadının boşanma hakkını kullanabilmesi için geçerli bir sebebinin olması gerekir. Kadın, canı istediğinde doğruca mahkemeye gidemez. Doğrudan, ben bu adamdan boşanmak istiyorum, diyemez. Eğer gerekçesi haklı ve ikna ediciyse kadın boşanmayı talep edebilir. Eğer sebebi geçersiz sayılırsa kadın evinde oturur çocuklarına bakar.
Boşanma sonucunda mahkeme, çocuğun yaşına göre kime bırakılacağına karar verir. Çocuk yedi yaşına kadar annesinin yanında, yedi yaşından sonra ise babasının yanında kalır.
“Umman’da aile içi şiddet çok azdır…”
Umman’da kadına el kaldıran erkeklerin sayısı çok azdır. Bu ender rastlanan bir durumdur. Ummanlı erkekler genellikle kadına karşı saygılıdırlar. Kadın da aynı şekilde erkeğe karşı saygılıdır. Bizde aile içi şiddet çok az görülür. Kanunlar şer’idir; “Kur’anî”dir. Burada verilen bir hükme hayır diyemeyiz. Elhamdülillah biz böyle bir durum, aile içi şiddet, yaşamadık. Eğer kadın toplumun örf adetlerinden ve İslâmî kurallardan uzaklaşır, bunları yerine getirmezse ve başka şeyleri taklit ederse bu ayıp sayılır.