Heba Rauf İzzet
DEVLET ELİYLE YÜRÜTÜLEN KADIN HAKLARI SÖYLEMİ KADININ HAREKETİNİ ZAYIFLATIYOR…
Heba Rauf İzzet ile, daha önce Türkiye’de katıldığı akademik toplantılarda tanışmıştık. Müslüman kadınların modernlik ve dindarlık arasında yaşadıkları sorunlar ve birey devlet ilişkileri konusunda dikkat çeken analizleri vardı. Kendisini İslâmcı bir demokrat olarak niteleyen Hibe Rauf İzzet, kadın ve siyaset bilimi üzerine yaptığı derin ve kapsamlı analizleri ile İslâm dünyasının en önemli kadın akademisyenlerinden birisi olarak tanınıyor. Üç çocuk annesi olan İzzet pek çok şeyi bir arada yürütüyordu. Dünyada en fazla ziyaret edilen İslâm sitesi olan İslâmOnline’in kurucusu. Kahire Üniversitesinde hoca ve dış ilişkiler koordinatörü. Gazetelerde yazıları yayınlanıyor. Arapça ve İngilizce olarak yayınlanmış kitapları var. İzzet, Mısır’da kadın haklarındaki gerilemeyi analiz ederken, kadın hareketi geçmişine farklı bir yorum getiriyor. Ona göre bugünkü zayıflamanın nedeni, kadın hareketinin devlet eliyle yürütülen bir kadın hakları savunuculuğuna dönüşmüş olması.
Kahire Üniversitesinde siyasi teori okutuyorum. Aynı zamanda üniversitede Siyasi Araştırmalar ve Çalışmalar Merkezinin dış ilişkiler koordinatörüyüm. Küresel Sivil Toplum ve Toplumsal Eğitim konulu bir projeye de danışmanlık yapıyorum. Üniversitedeki akademisyenlik görevimin dışında İslâmOnline adında Arapça-İngilizce dillerinde bir Internet sitesinin kurucularından birisiyim. Aynı zamanda bir yazarım. Kadın konularında ders veriyorum ve yazı yazıyorum. Büyük ölçüde bu konularda yazıyorum. Münferit gazetelerde serbest gazeteci ve köşe yazarıyım. Tabii aynı zamanda bir anneyim. Kendisi de aktif olarak İslâmOnline’da çalışan ve üniversitede hocalık yapan bir psikiyatr ile evliyim ve üç çocuğumuz var. İslâmî konularla entelektüel olarak ilgilenmeye ve İslâmî bilincin nasıl geliştirileceği konusunda farklı deneyimler kazanmaya çalışıyoruz. Aynı zamanda eşimle beraber küçük bir entelektüel sivil toplum kuruluşu olan bir düşünce kuruluşunun kurucusuyuz. Grubun ismi Güney Gurubu. Bu isim kültürel ve coğrafi anlamda güneyden geliyor. Kuzey yarımküre-güney yarımküre ilişkilerine fazlasıyla ağırlık verilmesi karşısında güney yarımkürenin kendi arasındaki ilişkilerin arttırılmasını önemsiyor ve destekliyoruz. Latin Amerika kültürü ve gelişimiyle, Latin Amerika, Asya, Afrika teorileri ve deneyimleriyle yakından ilgileniyoruz. Farklı, gelişmemiş ülkelerin sadece sosyal ve ekonomik değil, kültür ve din alanındaki deneyimlerine de açılmanın çok zenginleştirici olduğunu düşünüyoruz. Bu, İslâmcılar için dindarlığın ve dini taahhüdün çağdaş dünyayı anlama konusunda nasıl bir uyum sağlayacağını anlamak ve geleceği görmek açısından önemlidir.
“İslâm’ın çağdaş vizyonu, kadın ve demokrasi üzerine çalışıyorum…”
İslâm’da Kadın ve Politika üzerine mastır çalışmam var. Konuya tarihsel değil, teorik perspektiften yaklaştım. Aynı zamanda “vatandaşlık” üzerine de doktoramı bitiriyorum. Yani bir siyaset bilimcisi olarak genel ve spesifik siyasi konularla ilgileniyor, bilhassa kadın politika ilişkisi, eşit ve demokratik vatandaşlık konuları üzerine yoğunlaşıyorum. Politik konulardaki bilgi ve deneyimlerimi kadınlar ve İslâm’ın çağdaş vizyonunu, demokrasiyi ele alarak nasıl geliştirebileceğimiz konuları üzerine kullanmaya çalışıyorum.
İlle de liberal demokrasiyi benimsemek zorunda değiliz; zira demokrasi farklı formlara girebilir. İslâmî liberal kapitalist demokrasiyi değil, İslâmî sosyal demokrasiyi nasıl geliştirebileceğimiz konusunda daha fazla okumaya, düşünmeye ve yazmaya çalışıyorum.
“Kadın hareketinde seküler ve İslâmî ayırımı hep oldu…”
Bence Mısır’da kadın hareketinin gelişimi, bölgedeki diğer ülkelere çok benziyor. Bölgedeki kadın hareketinin tarihine dair birçok anlatım var. Bunların arasından sessiz olanlardan birisi de İslâmî olanıydı. Her zaman kadının liberalleşmesinin seküler olduğu, toplumda kadının eğitilmesini, sosyal katılımını ve gelişimini savunanların hep seküler figürler olduğu şeklinde bir portre çizildi. Fakat geçmişteki figürlere baktığımızda çok değişik İslâmî seslerin olduğunu görüyoruz. Birçok kişi kadın hareketine İslâmî olarak bağlanmıştır. Fakat kullanılan semboller baskın olarak sekülerdir.
Kadın hareketi tarihini yeniden yazabiliriz. Benim düşünceme göre çok tartışmalı ve hassas bir konu olan kadın hareket ile devlet arasındaki ilişkiyi anlamak gerekiyor. Çünkü kadının özgürleştirilmesini veya toplumsal hayata katılımının daha fazla olmasının savunan sadece kadın hareketi değildir. Kadınların hukuk, siyaset, enstitü, dernekler ve sivil toplum kuruluşlarında varlık göstermesi veya siyasi partiye katılım açısından kadına daha fazla alan açılmasına dair devletle sürekli yapılan müzakereler vardır. Bence en büyük ikilem veya paradokslardan birisi de bağımsızlıktan sonra 1950’ler ve 60’lardaki kadının liberalleşmesi hareketinin çok ilerici, aşırı derecede sosyal konulara yönelik ve ulusal bağımsızlık projesine oldukça entegre iken, aşamalı olarak devlete katılmasıdır. Bazı liberal kadın hareketleri muhtemelen İslâmî uyanıştan da çekinerek devlete katılmayı tercih ettiler. Yani, İslâmcılar kadının katılımına engel olur veya sınırlandırır düşüncesiyle, hukukî değişikliklerin yapılması ve kadının güçlendirilmesi yönünde geliştirilen projelerin kolaylıkla gün yüzüne çıkması için devletle iş birliğine girdiler. Bu aynı zamanda kadın hareketini zora sokan bir karardı. Devlete ne kadar katılabilirler, devletten ne kadar destek alabilirler ve demokratik değişimi kararlılıkla istemeye gönülsüz hâle gelebilirler veya bundan ne kadar vazgeçebilirler. Bence Mısır’daki durum böyle bir değişimdi. 1960, 70 ve 80’lerde çıkan sesler Arap milliyetçiliği, ulusal endişeler, demokratikleşme ve insan hakları hakkında yükselirken; 90 yıllarında kadın hareketi bir anlamda devlete katıldı. Özellikle Ulusal Kadın Komitesinin kurulmasından sonra hareketin dobra ve devlet karşıtı birçok figürü devlet tarafından teşkilâtlara atandı. Bu kuruluş daha önce yoktu ve onun yokluğu da kadınların farklı ideolojik seçim bölgelerinde yer almasını sağlıyordu.
“Kadın hareketinin demokrasi iddiasına sıkıca sarılması bir meydan okumadır…”
Bence bugün kadın hareketinin demokrasi iddiasına sıkıca sarılması, savunduğu demokratik ve insan hakları hedeflerinden vazgeçmemesi bir meydan okumadır. Bunu, demokratikleşme konusunda çıkan sesler azalırken, devletin cinsiyet politikası; yani ekonomide ve diğer alanlarda cinsiyet eşitliğini sağlaması pahasına yapmak önemlidir. Eğer biz bu pazarlığı yapmak istiyorsak bu, kadınlar için işe yaramayacaktır. Kadınların büyük bir çoğunluğu, sağlam bir sosyal değişime ve demokratik katılıma ihtiyaç duymaktadır. Benim için Mısır’da şu anda gerçekleşen dönüşüm sürecinde demokratik hareket için gerçek meydan okuma, cinsiyet adı altında sahip oldukları demokratikleşme hedefinden uzaklaşmadan veya illüzyona uğramadan, kadının gerçek anlamda katılımının sağlanmasıdır.