Imran Khan
Kriket Şampiyonu, Pakistan Muhalefet Partisi Lideri
Pakistan’ın dünyaca ünlü kriket şampiyonu Imran Khan batı medyasını yakından tanıdığı bir isim. Aynı zamanda da Pakistan’da muhalefet partisinin de lideri. Her ne kadar partisinin bir milletvekili olsa da Pakistan halkı için ülkesini başarı ile temsil eden bir kahraman olarak etkin bir siyasi şahsiyet. Imran Khan ile İslamabad’da bir tepedeki villasında görüştük. Salondaki seccadesi ve tespihi dikkatimizi çekti. Çok iyi tanıdığı batıdaki kadınlardan çok farklı sorunları olan ülkesindeki kadınların durumunu konuşurken pek çok konuda bize katılmadı. Epeyce tartışmalı geçen röportaj Pakistan’da tabloyu en iyi özetleyen söyleşilerden birisi oldu. Pakistan’da ki kadın sorunlarının batı medyası tarafından abartıldığını düşünüyor ve “batının akıl öğretmelerine ihtiyacımız yok” diyor. Londra üst sosyetesinde hızlı geçen bir hayatın kahramanı olan Imran Khan 1997 de kurduğu Adalet Hareketi Partisi yolsuzluklara, kişisel çıkara dayalı kurumsallaşmış uygulamalara karşı çıkıyor. Seçim kampanyalarında Yahudi asıllı eşi ile birlikte çalışmış. Bu nedenle takiyye ve siyonist destek ile suçlanmış. Bugün ise eşinden ayrılmış, Londra sosyetesinin uzağında daha İslami bir hayat tarzını tercih ettiğini söylüyor. Son olarak Bush karşıt gösterilerden dolayı ev hapsinde tutuluyor. Kadın meselesine odaklanmayı ise bütünü görmeye engel oluyor gerekçesiyle yanlış buluyor. Batı muhalifi ama Oxford’da eğitim görmüş popüler bir isim olarak İmran Khan fikirleri ve eylemleri ve yorumları ile farklı bir siyasetçi profili çiziyor…
“Batı medeniyetinin sedefi inciden mahrumdur” İkbal
Ben Pakistan’a geri dönmedim, ben Pakistan’ı hiç terk etmedim. İngiltere’de 4 sene üniversiteye gittim, üniversiteden sonra profesyonel kriketçi olarak çalıştım, yazları İngiltere’de oynardım, sonra normalde hep yurdumdaydım Çünkü batılı ülkelerde kurumların ve demokrasilerin işleyiş biçimini gördüm, Pakistan’da ise büyük bir potansiyele sahip olmasına rağmen demokrasi yok. Hiçbir zaman saf demokrasiye sahip olmadık. Benim zoruma giden Pakistan’ın potansiyelinin demokratik kurumlar ve hukuk düzeni yoksunluğu yüzünden yok edilmesiydi. Partimin programında adalet, bağımsız bir hukuk sistemi, anayasal düzen ve demokrasi var. İki kurum bağımsız olmadan demokrasiye sahip olamazsınız, Seçim komisyonu ve adliye. Bağımsız bir adalet sisteminde hukuk düzeni, özellikle en alttaki %40’ın ihtiyaçlarıyla ilgilenen sosyal bir devlet ve egemen bir Pakistan bizim vizyonumuz. Devlet başkanımızın George Bush’un bir kuklası olması hoşumuza gitmiyor, biz Pakistan’ın egemen olmasını istiyoruz, insanların gurur duyduğu bir ülkesi olmalı, öz saygımız olmalı .
Hukuk düzeni olmazsa güçlü olan haklı olur…
Bakın, eğer bir ülkede hukuk düzeni olmazsa zayıf olursa güçlü olan haklı olur. Zayıfın güçlüye karşı hiçbir koruması olmaz. Hukuk düzeninin olmadığı bir ülkede güçlüler hep seçimi kazanacaktır. Bazı bölgelerde ki feodal yapının bozulamaması nedeniyle insanlar düşmanlıklarını kazanmaktan korktukları partilere oy verirler, çünkü koruyucu olarak onlara ihtiyaç duyarlar. Hukuk düzeni olmayınca, seçim olsa da ancak güçlüler kazanıyor ve fakirler asla temsil edilmiyor. Güçlü bir aileden geliyorum. Benim ailem yüksek gelirli sınıflardan gelse de beni siyasette etkili kılan şey ülkemde tanınıyor olmam. 30 senedir kamuoyu beni tanıyor ve ben Pakistan’ın tarihindeki en büyük halka bedava hizmet veren kuruluşu, Council Hastanesi’ni kurdum. Bana Pakistan’daki tüm politikacılarsa daha fazla güveniyorlardır ama benim ordu, derin devlet tarafından desteklenen siyasiler, feodaller, karşında nasıl seçim kazanabileceğimi bilemiyorlar. General Müşerref bana başbakanlık bile teklif etti, ona katılsaydım başbakan olurdum. Ama hükümete katılmaktansa 10 yıldan beri muhalefette kalmayı tercih eden tek siyasi parti ve ben tek siyasi muhalefet lideriyim. En zor olan yolu seçtim, mevcut olan statükoyla savaşmak için insanlara inip kökten siyasi bir hareket başlattım.Uzun ve zor bir mücadele bu, derinlere inmiş çıkarlarla savaştığınızda karşınıza ülkedeki en etkin güçler çıkıyor . Belki önümüzdeki seçimlerde başaracağım, belki bir sonrakinde, belki hiçbir zaman. Yine de bu ülkede demokrasi için savaşmalıyız, insanlığın ortak deneyimi göstermiştir ki demokrasi olmadan olmuyor, saf demokrasiye ne kadar yaklaşırsanız bir değişime o kadar yaklaşmış olursunuz.
ABD’den gelip kadın özgürleşmesi dersi veren kadınlara ihtiyacımız yok.
Öncelikle zengin ve elit sınıflardan kadınların durumu gayet iyi, onlardan bastırılmış kadınlar diye bahsedemezsiniz, çünkü pek çok fırsata sahipler. Pakistan’daki bir numaralı problem eğitim. Pakistan’da sıradan, halktan kadınlar, ama aynı şekilde sıradan erkekler de eziyet çekiyor. Birleşik Devletlerden gelip bize kadınların özgürleşmesi üzerine ders veren kadınlara ihtiyacımız yok, her şey zaten elimizde. Bizim problemimiz düşünme süreçlerimizin sığlaşıp bulanmış olması. Müslümanlar 500 yıl içinde dinsel düşünme süreçleri hiç ilerlemedi, olduğu gibi kalıp bulanıklaştı. Tarihte en ilericiler Müslümanlardı.. Şimdi yapmamız gereken şey kendi kültürümüz, tarihimiz ve dinimiz çerçevesinde hareket ederek ilerlemek, batıdan gelen her şeyi taklit ederek değil. Batıdan gelen iyi etkilerde kötü etkilerde var. Batıda da kadın hakları da var kadınların çok kötü kullanıldığı yerlerde. Kadınları güzel hayvanlara çeviriyorlar, kadınları güzellik yarışmalarına sokmak, bakalım normlara uyuyorlar mı diye; bu kadınların aşağılanması demek. Neden Müslüman kadınlar batı ülkelerine gidip onların kadınları nasıl aşağıladıkları hakkında konferans vermiyorlar. Çünkü bizim aşağılık kompleksimiz var ve batının ne düşündüğüne o kadar önem veriyoruz ki, iyi ve kötü yanları neler hiç dikkat etmiyoruz.
STK’lar kadın problemlerini asıl sorundan izole ediyor…
Kadınların toplumdan ayrı görmeyin. Sahip olmadığımız iki şey var, birincisi hukuk düzeni. İster erkek, ister kadın, ister azınlıklar olsun hukuk düzeninin olmadığı bir toplumda güçsüz olan herkes ezilir. Güçlülerin güçsüzleri ezdiği, cezalandırdığı garip gelenekler var. Kadınlar da bu yüzden zorluk çekiyor. Eşine tecavüz edilen bir erkeğin ne derece çaresiz olduğunu tahmin edebiliyor musunuz? Kadınlar da bu çerçeve içinde acı çekiyor. Tecavüze uğrayan kadınlar fakir kadınlar. Bizim gibi ailelerin kadınlarına dokunmaya cüret edemezler. Mesele ikinci olarak eğitimle ilgili. Benim aday olduğum bölgede okulların yüzde 70’i ve kadın okullarının çoğu kapalı, çünkü kadın öğretmen yok. Kadınlara haklarını konferanslar yaparak, kadınlara hakları verilsin diyerek veremezsiniz. Yabancı bir kadın, Condoleezza Rice gelecek buraya bize ders verecek. Kadınların haklarını eğitim yoluyla güçlendirdiğinizde kendileri haklarını alacaklar zaten. Problemimiz kadınların izole edilmiş olması değil. Batı feminizminin gelişim sürecini takip etmemiz bekleniyor hatta bütün dünyanın onların modelini takip etmelerini bekliyorlar. Ama onların modellerinin yaptıklarını da gördüm. O modelin yaptığı şeylerden biri aile düzeninin bozulması, Pakistan’da toplumu beraber tutan temel şey aile düzenidir. Bizim sosyal güvencemiz yok, insanlar işten çıkarılınca eğer akrabaları olmazsa gidecek bir yerleri olmaz . Aslında bir taraftan bu aile ve akraba sistemi ülkenin hala medeni bir yer olmasını sağlıyor. Bir kadının eğitilmesi, özgürleşmesi toplumun kalkınması için çok önemli, ama bizim kendimizin bir değişim geçirmemiz gerekiyor. Kör bir şekilde batıdaki kadın hareketini ve eğitim tarihini takip etmemeliyiz. Washington veya başka bir Avrupa grubu tarafından beslenen STK’lar bunu istiyorlar.1979’taki İran devriminden sonra batılı ülkelerin İslami devrim bütün dünyaya yayılacak diye ödü koptu ve buraya tek görevleri laik, daha doğrusu batılı değerler taşımak olan STK’larını yolladılar ve her şeye batılı gözlerle bakmaya başladılar. Bu toplum hakkında hiçbir bilgisi olmayan bu kızlar Avrupa’dan gelip burada çalışıyorlar. Pakistan’da yılda kaç tecavüz vakası oluyor, 150-200? Bunlar sadece rapor edilen vakalar, peki ya her gün yaşanan şeyler? Bu kadınlar fakir evlerinde her gün hak etmedikleri muamelelere maruz kalıyorlar, adamın işi yok, hiçbir şeyleri yok, uyuşturucu kullanıyorlar, karılarına kötü davranıyorlar, hiçbir korumaları yok, ne yapabilirler? Ne yazık ki paraları dışarıdan gelen bu STK’lar problemi izole ediyor ve dikkati asıl mesele olan hukuk üstünlüğünden uzaklaştırıp, kadınlara yapılan muameleye odaklanıyorlar.
Namus cinayetleri ile ihtiras cinayetleri arasında ne fark var?
Namus cinayetlerinden mi bahsediyorsunuz? Peki ya Fransa, orda da bir sürü “ihtiras” suçu var. Pakistan’da namus cinayeti de bir çeşit “ihtiras” cinayetidir. Bu Pakistan’a özgü bir şey değil. Bu kültürde olan bir şey, gelenekle ilgili. Burada önceden ayarlanmış evlilikler oluyor, eğer bir ailede birisi, bir kadın yakalanırsa, veya, eşini aldatmakla suçlanırsa o aileden insanların evlenecek birisini bulma şansı baya bi düşer. Aile kötü bir üne sahip olur, diğer çocuklar evlenemez duruma gelir. Benim oğlum bir ailede olsa, ve o ailenin kızlarından birinin bir skandalı olduğunu duysam evlilik ihtimali biter. Burada ailenin ismi çok önemli bu yüzden bazı insanlar çizgiyi aşıp bunu yapıyor. Ama yine de bu Pakistan’da birinci dereceden cinayet ve sizin bahsettiğiniz boyutlara varıyor mu, bu tartışmalı, senede kaç tane olduğu, çok fazla olursa şaşarım, muhtemelen ne bileyim Fransa’da işlenen “ihtiras suçları” ile aynı düzeydedir.
Bakın işte bu kültürel açı Pakistan’la sınırlı değil. Hindistan’a gidin, orada kadınların durumu çok daha kötü. Hindistan’da hala öyle yerler var ki koca öldüğünde kadını da adamla beraber ateşe atıyorlar, o da onunla beraber orada ölüyor. Eğer bunu yapmazsa toplumdan dışlanıyor. Hindistan’da bir dulun hali- Hindistan’daki çeyiz sistemi, Pakistan’da olandan çok daha kötü bir durum. Özgürleşmiş Hindistan tablosu çizen şehir merkezlerini bir yana koyarsak ve kırsal alana çıkarsak durum çok daha kötü.
Namus cinayetleri dini değil kültürel bir mesele
Pakistan’ın kırsal yerlerinden gelen insanlar işçi olarak İngiltere’ye gidiyor, çocukları batı kültüründe yetişiyor. Bu tabi ki bu kültürel bir çatışma yaratıyor, bununla nasıl başa çıkacaklarını bilemiyorlar. Unutmayın ki bu insanlar işçi bunu çözümleyemiyorlar. İşte bazıları bu tarz şiddete yöneliyorlar. Bu kültürel bir mesele, bu ülkenin ya da dinin meselesi değil. İngiltere’de elbette İslam’ı da işin içerisine karıştırıyorlar ki bununla hiçbir alakası yok. İslam dünyasında şöyle bir problem var, batılılaşmış elit tabaka İslam’ı anlamıyor, geleneksel din adamları ise batı felsefi düşünme tarzını anlamıyor. Bir kesim ultra-muhafazakâr ve gerici, modern düşünme tarzını anlamıyor, diğeri modern düşünce tarzını anlıyor ama İslam’ı anlamıyor. O yüzden İslam dünyasında orijinal bir düşünüş tarzının geliştiğini göremiyoruz. Bu bölgede tek büyük düşünür İkbal’di ve bu kadar büyük olmasının sebebi orijinal olmasıydı. İslam’ı batılılaştırmaya çalışmıyordu. Çağının batılı düşüncelerini çok iyi kavramış biriydi, tabi bunun yanında derin bir İslam, Kur’an ve tarih bilgisi ve anlayışı vardı. Ülkenin ideolojik kurucusu oldu. Ama yaklaşık 60 sene önce öldü ve o zamandan beri hala bu çeşit bir ilim adamımız yok. Aynı şey tüm İslam dünyasında yaşanıyor.
Demokrasiye doğru yönelme kadın haklarını geliştiriyor…
Bence Pakistan’da düşünsel süreç hızla hareket halinde, bağımsız televizyon kanalları bu ülkede son 3 yılda tartışma ortamının gelişmesini sağladı. İkinci olarak dini tartışmalar oluyor daha önce böyle şeylere izin verilmezdi, tüm diktatörler serbest tartışmalardan korkuyorlar ve ne yazık ki İslam dünyasının çoğu yerinde buna izin verilmiyor. O yüzden tüm düşünme süreci durağanlaşıyor. Bu süreçte Pakistan’da büyük bir değişim, demokrasiye doğru büyük bir yönelme var,bu kadın haklarında da düzelmeyi beraberinde getiriyor.