Nilüfer Bahtiyar
Turizm Bakanı
Nilüfer Bahtiyar ile İslamabad’da mütevazi bakanlık ofisine gittiğimizde farklı kıyafetlerde kalabalık bir erkek topluluğu ile toplantı yapıyor onları ikna etmeye çalışıyordu. Güçlü ve etkileyici bir havası vardı. Hiçbir şey gözünden kaçmadı,hiç bir konuyu atlamadı. Röportaj esnasında sorduğumuz bütün soruları açıklıkla cevapladı. Pakistan’da ki ağır kadın sorunlarını olduğunu kabul etse de cevapları umutluydu. Daha sonra iki kez İstanbul’da buluştuk. Son kez görüştüğümüzde ise turizmden sorumlu bakan olmuştu. Tecavüz,çeyiz yakma,asit atma,mutfak ölümleri, anne karnında kız bebekleri öldürme gibi ağır kadın sorunları ile baş etmeye çalışan kadın bakan en büyük desteği de engellemeyi de erkeklerden görüyor.
Kadınlar üzerine çalışmak benim seçimim. Ülkede iktidardaki parti olan Pakistan Müslüman Birliğinin Kadın kanadının başkanıyım. Dolayısıyla işimden dolayı Pakistan başbakanı tarafından buraya atandım. Geçmişte kadın hakları aktivisti idim. Geçtiğimiz aşağı yukarı 30 yıl boyunca bu ülkede kadın hakları için mücadele ettim. Pakistanlı kadınlar geçtiğimiz 5 yılda çok şey başardılar. Meclisteki sandalyelerden %17’si kadınlara ayrılmış durumda. Pakistan federal hükümeti içerisinde biz 7 kadınız. Pakistan’ın bütün dört eyaletinde de kadın bakanlar var. Kadınlarımız bugün Pakistan hava kuvvetlerinde savaş pilotu olmak için eğitiliyorlar. Pakistan ordusunda onları tüm general olarak görebilirsiniz. İş hayatında onları çok uluslu şirketleri yöneten bankacılar olarak görebilirsiniz. Bugün kadınlar hayatın bütün alanlarında görülüyorlar. Bu birkaç yıl önce imkansız bir şeydi.
Partiler her zaman hak eden kişileri aday göstermiyor…
Meclisteki sandalyelerin %17’si kadınlara ayrılmış durumda ve bu partinin aday göstermesiyle oluyor. Ve parti her zaman hak eden kişileri aday göstermiyor. Pakistan milli meclisinde ve senatoda pek çok kadın sadece kendi faziletleri yüzünden orda değiller. Ama aynı zamanda oraya sadece kendi yoğun çabaları ve faziletleri ile oraya gelmiş kadınlar da görürsünüz. Ben orta sınıf bir çevreden geliyorum. Siyaset sahasında kimsem yok. Sadece Pakistan başbakanı sayesinde bu mevkideyim. Önceleri meclise girebilen birisinin kızı, kız kardeşi, karısı olurdu. Bugün kadınların bir kısmı %17’lik ayrılmış sandalyelerde otururken %5 oranında direkt seçimle gelen kadınlar da var. Bu kadınlar seçimlerde erkeklere karşı yarıştı. İkincisi yerel idare seviyesinde mahalli dernekler seviyesinde sandalyelerin %33’ü kadınlara ayrılmış durumda. Bunu seçimle yapıyoruz. 24,000 kadın encümen üyemiz var. Dolayısıyla bence bu bir eğitim alanı. Bugün onları siyaset okulları yoluyla eğitiyoruz. Bakanlığımız ilk defa kadın siyaset okulu kurdu ve bu 3 yıllık bir proje. 4,3 milyon dolarlık bir bütçemiz var.
Hudud kanunları yüzünden hapishanelerde çürüyen 3000 kadın var…
Üstesinden gelmemiz gereken pek çok şey var. Mesela mücadele ettiğimiz bir hudud kanunu var. İktidara geldiğinde General Müşerref tarafından Kadının durumu üzerine milli bir komisyon kuruldu. Ancak ayrımcılık üzerimizde egemenliğe sahip. Ne çeşit olursa olsun bütün kanunlar kadınlar aleyhine. Milli komisyonun üstesinden gelmesi gereken en büyük zorluk hudud kanunu oldu. Hudud kanunları 1979’da zamanın başbakanı General Ziya al-Hak tarafından getirildi. Ve bunlar guya İslami kanunlar. Bunlar 5 ayrı kanundur. Ama ikisi; kazf ve zina kadınları direk etkiliyor. Kasf haksız iddia/ iftira üzerinedir ve zina ise zina ve tecavüz hakkındadır. Bu kanunlar Pakistanlı kadınlar için kara lekedir. Çünkü bu kanuna göre eğer bir kadın tecavüzle alakalı olarak mahkemeye veya polis karakoluna gider de dört erkek şahit getiremezse ve bu dört erkek şahidin iyi Müslümanlar olması gerekir, zina suçundan kadının kendisi demir parmaklıkların arkasına konur. Bu kanun yüzünden bugün Pakistan hapishanelerinde çürüyen 3,000 ila 3,500 arasında kadın var. Yine hudud kanunlarıyla çok ağır cezalar getirildi. Recm; taşlayarak öldürmek, el veya ayak kesmek gibi. Bu ceza verildiğinde yüksek mahkemede itiraz ediliyordu. Dolayısıyla bu cezalar uygulanamıyor ve bir fayda sağlayamıyorsak kaldırılmalılar. Eskiden bu sus pus edilen bir konuydu. Halının altına itilmişti. Bunlar asla konuşulmazdı. Televizyonda, resmi devlet kanallarında, bunu asla tartışamazdık. Ama hükümetimiz cesur davrandı ,bu mesele üzerine ülke çapında bir tartışma başlattık. Bugün bu mesele konuşuluyor,milli mecliste, komitelerde tartışılıyor. Bakanlık Milli Komisyondan bir rapor hazırlamasını istedi. 18 ay çalışmanın sonucunda çıkan raporun sonucunda bütün üyeler bunun lağvedilmesi gerektiğini söylediler. Sadece iki konsey üyesi bunun gözden geçirilmesi gerektiğini söyledi. Milli komisyon ve bakanlığımız kanunların lağvedilmesi gerektiğini bildirdi, Pakistan başbakanı, cumhur başkanı, ve partimiz bizi destekliyor. Ama bugün mecliste bu kanunların muhafaza edilmesi gerektiğini söyleyen muhalefet kanadı da var. Çünkü dünyada pek çok ülkede olduğu gibi burada da aşırı guruplar var. Biz müslüman bir devletiz. İslam adına gerçekleştirilmiş hiçbir kanunu bir gecede değiştiremeyiz. Bu nedenle de muhalefetle çok sıkı lobi faaliyetinde bulunuyoruz. Ve yakın gelecekte değiştirebileceğimizden çok umutluyum.
Namus cinayetlerinin normal bir cinayet olarak kabul edilmesini sağlamayı başardık…
Mesela “namus cinayeti” kanunu üzerine yaklaşık 1,5 sene çalıştık, bunun benim test vakam olduğuna inandım. Eğer onu başarırsam gelip hududla baş edebilirdim. Neyse ki o kanun geçen sene Aralık’ta meclisten geçti. Geçen yıldan beri bunun uygulaması üzerinde çalışıyoruz. Bu kanuna göre namus cinayetine normal bir cinayet olarak muamele ediliyor. Yine aynı kanunda cinayet teşebbüsü, bir kadının vücudunun herhangi bir yerini kesen, kulak, kol, göz çıkaran, surata asit atan kimseler için de ceza var. Daha da önemlisi gene aynı kanunda bir kadın üzerine iki taraf arasındaki herhangi bir anlaşmayı yasakladık. Daha önce bazı yerlerde anlaşmazlıkları halletmek için toprak, mülk ve ağıllarla beraber kadınları da veriyorlardı. Şu anda en az 3 yıldan 10 yıla kadar cezası var.
72 bin kadına mikrokredi veriyoruz…
Kadına karşı şiddet konusunda çok ilerleme kaydettik. Kadınlar için yirmi kadar kriz merkezimiz var. Buralarda şiddet kurbanı kadınlara sağlık yardımı, hukuki yardım, mali yardım yapılıyor. Ardından bu kriz merkezlerinin kadınların kalabileceği, çocuklarını da barındıracak sığınma evleri de var. Öte yanda bir kadın bankamız var. Ve bu banka kadınlar için ve kadınlar tarafından yürütülen bir banka. Kadın bankasının herhangi bir yerel şubesine gittiğinizde bankonun arkasında oturan bir erkek göremezsiniz. Hepsi kadındır. Kadın bakanlığı bu bankadaki hisselerini arttırıyor. Ve köylü kadınlar için ve şehirlerdeki yoksul kadınlar için mikro kredi programları hep bu banka yoluyla yürütülüyor. Dolayısıyla bu banka küçük çaplı iş kurmak isteyen, kendi kariyerlerine başlamak isteyen ve maddi hiçbir yardımı olmayan kadınlara büyük bir destektir.Ayrıca sivil kuruşlular aracılığı ile 72 bin kadına mikrokredi veriliyor.
Kızlarını okula gönderen anne babalara para veriyoruz…
Kız çocuklarının eğitimi için pek çok teşvik programımız var. Mesela eğer kız çocuklarını okula gönderirlerse okulda bedava yemek, bedava üniforma, kitap veriliyor. Kızlarını okula gönderen anne babalara ücret ödüyoruz. İkincisi bütün ilkokul öğretmenleri, kadroya aldığımız yenilerin hepsi kadın. Dolayısıyla bu kızlar için iş imkanları da var. Sağlık politikaları söz konusu olduğunda, anne ölümü ve nüfus artışı üzerine çalışma yaptık. Pakistan nüfus artışı dünyada en yükse ülkelerden biriydi. Ve bu anne ve çocuk sağlığına da etki ediyordu. Dolayısıyla bugün bunu düşürdük. Ayrıca bugün hayat standartlarının yükseldiğini görürsünüz. Çünkü Pakistan hükümeti ailelere ve bilhassa kadınlara mali destek üzerine yoğunlaşıyor. En önemlisi toplum değişiyor çünkü eskiden tecavüz vardı. Kadın veya kız kendi anne babası tarafından öldürülüyordu. Ve kimse karakola gidip ihbar etmiyordu. Ama bugün kızın anne babası karakola geliyor. Yani karakola, bakanlığa şikayette bulunacak kadar güçlü ve güvenli hissediyorlar kendilerini. Başbakana gidiyorlar. Meclisin önüne geliyor ve kızlarının tecavüze uğradığını ve adalet istediklerini söylüyorlar. Bu demektir ki sisteme daha çok güvenleri var ve toplum da açılıyor. Geçmişte asla konuşulmayan meseleler bugün toplumda açıkça tartışılıyor ve toplum kadın konularında daha hoş görülü ve açık hale geliyor.
Kadınların oy vermediği seçimleri iptal ediyoruz…
Cinsiyet reformu yasası planı üzerine bir çalışma yaptık. Bu Pakistan hükümeti tarafında yürütülecek 7 yıllık bir programdır. Ve bu program çerçevesinde devlet kadrolarında kadınlara %10’luk bir kota verdik. Eğer kadınların seçim aşamasına dahil olmasını engelleyen bir seçim bölgesi varsa, seçim günü oy atmalarına izin verilmiyorsa seçimler geçersiz ilan edilir. Bu çok zor bir adımdır. Bunu federal kabineye nasıl onaylattığımı bilemezsiniz. Bugün kadınlar için seçim istasyonları sayısı ikiye katlandı. Seçmen kağıdı farklı bir renk olacak. Böylece kadınların oylarını ayrı bir şekilde sayabileceğiz. Ve yine seçim bölgesinde kadın seçmenlerin görülmediği yerlerde seçimleri geçersiz ilan edeceğiz. Pakistan’da hükümetimizin olmadığı bir bağımsız bir eyaletimiz var, aşırı uçlar tarafından yönetiliyor. Burada kadınların seçmen adaylık formu doldurmalarına izin vermediklerini ve de belediye başkanlığına adaylığını koyan kadın encümen üyelerinden birinin vurularak öldürüldüğünü duydum. Hatta sadece o encümen üyesi değil kızı da öldürülmüştü. Bu yüzden çok sinirlendim ve kalkıp o bölgeye gittim, bir hafta o eyalette seyahat ettim. Kapı kapı dolaşıp din alimleriyle, aşiret büyükleriyle, basın mensuplarıyla, siyasi partilerle konuştum. Ve bütün siyasi partiler bu konuda el birliği ettiler. Hepsi de “Kadınlara hayır” , “Kadınların seçimlere katılmasına izin vermeyeceğiz” dediler. Ardından onları ikna etmek hatta tehdit etmek zorunda kaldım. Sonunda eyaleti terk ettiğimde kabul edilmiş yüzlerce adaylık formu vardı. Ama döndükten sonra kadınların gelip oy atmasına izin verilmediği yönünde şikayet telefonları aldım. Gidip Pakistan yüksek seçim kurulu başkanına şikayette bulunsam “Delilin olmadığı sürece sana yardım edemem” diyecekti. Bazı kadınların çıkıp engellendiklerini söylemesi lazımdı.Kadınlarla konuştuğumda kabul etmediler, “bunu söyleyemeyiz, çünkü kocalarımız ve oğullarımız aleyhinde şikayette bulunamayız” diyorlardı. Çok moralim bozulmuştu, aynı gün ofisimde otururken sloganlar, bağıran kadın sesleri duydum. Ve bu pencereden dışarı baktığımda “purdah”a sarınmış, sadece gözlerini görebildiğim, sloganlar çığıran kadınlar gördüm. Aşağıya indiğimde, “Oy vermeyi durduracağız ve bizim bölgemizdeki seçimler geçersiz ilan edilmeli” dediler. Çok cesurlardı. Bütün o şehirlerden bakanlığıma kadar gelmişlerdi. Ardından seçim komitesine gittik. O bölgedeki seçimler durduruldu ve kadınların oy vermesine izin verildiği yeni seçimler oldu. Bu bizim için çok büyük bir zafer hikayesiydi. Bu seçimler için kadınlar deve sırtında getirildiler oylarını attılar ve geri döndüler.Kadınların hiç oy atmadığı hiçbir seçim bölgemiz olmayacağını söyledik. Ve bunu garanti ettik ve başarılı olduk.
Şekliniz değil düşünceleriniz sizi modern yapar…
Batılı kadınlar, Batılılar bize geri kalmış ve tutucu diyorlar. Ben de onlara bizim ortamımıza gelmelerini ondan sonra kadın hakları üstüne konuşmalarını söylüyorum. Onlar kadın seçmenlerini deve sırtında taşımak zorunda kalmıyorlar. Onların şartları çok güç değil. Bizim kadınlarımızın seçimlere katılması onların kadınlarının seçimlere katılmasından çok daha değerli ve büyük bir şeydir. Ve dünyanın bu kısmında kadın başbakanlar çıkardık. Kaç tane kadın başbakan çıktı Batılı ülkelerde, Amerika’da mesela? Biz daha liberal ve genişiz. Ama tutucu olmakla, gerici olmakla, kökten dinci olmakla suçlanıyoruz. Sırf başımızı örtüyoruz diye bu kökten dinci olduğumuz anlamına gelmez. Bu bizim dini hakkımız. Bu bizim sosyal hakkımız. Bunlar değerlerimizdir. Şekliniz değil, zihninizdeki düşünceler sizi modern ya da ilerici yapar.