Randa Berri
Lübnan Ulusal Kadın Derneği Başkan Yardımcısı
Lübnan diğer Arap ülkelerinden görüntü ve zihniyet olarak daha batılı görünüyor kadınların hakları söz konusu olduğunda diğer Arap ülkeleriyle birçok benzerliği taşıyor. Arap ülkelerinde Arap liderlerin eşleri veya kızları kadın hakları konusunda yapılan çalışmaların başını çekiyorlar. Ulusal Kadın Derneklerinin başkanı genellikle cumhurbaşkanının eşi olurken, başkan yardımcısı başbakanın eşi ve diğerleri hiyerarşik bir düzende sıralanıyor. Lübnan da bu gelenekten nasibini alanlardan. Lübnan Ulusal Kadın Derneği (NCWL) Cumhurbaşkanı Emile Lahood’un eşi Andree Emile Lahood başkanlığında, ve meclis başkanı şii Emel Örgütü’nün lideri Nebih Berri’nin eşi Randa Berri’nin başkan yardımcılığında yönetiliyor. Üyeleri ise başbakan, bakanların eşleri ve kızlarından oluşuyor. Lübnan’da görüştüğümüz diğer kadın hakları aktivistleri bu derneği tamamen devletin güdümünde, ve gösteriş olarak kurulmuş, kadın hakları için dişe dokunur hiç bir şey yapmamakla itham ediyorlar. Tüm bu itirazlara rağmen oldukça güçlü ve etkileyici bir kadın olan Randa Berri ise diğer Arap ülkelerinin kadınları ile ortak hareket etmeyi büyük başarı sayıyor ve kadın hakları için yaptıkları mücadeleleri anlatıyor.
Siyasi sistemde olsun sosyal hayatta olsun Lübnanlı kadınlar kanunlar önünde Arap dünyasındaki kadınlara sunulmayan pek çok haklara sahiptir. Ama maalesef bu gerçeğe rağmen toplumda eşit derecede saygın bir yaklaşım yok.
Her nasılsa, Lübnanlı kadınlarda başarıya dair ne görürseniz bunun %80 den fazlası Lübnanlı kadının kendi eseridir. Çünkü kendini ispatlamak ister. Çünkü fikirlerini, planlarını toplumuyla paylaşmak ister. Çoğu zaman kişisel bazen de sivil toplum örgütleri olarak mücadele verir. Çünkü bu vazifeyi görecek siyasi mercilerimiz ya da resmi kurumlarımız olmadı. Dolayısıyla sivil toplum kurumlarına başvurduk. Şimdi görüyoruz ki gerek siyasi gerek sivil olsun bütün toplum kadını her mevkide özellikle de karar mevkiinde kabulleniyor. Ama gene de toplum, bir mevkiinin önceliğini erkeğe vermeye yatkındır, yedekte hayır niyetine verebileceğimiz bir mevki varsa o da kadının olsun mantalitesine sahipler.
Tek sorun zihniyet sorunudur…
Lübnanlı kadınların başlıca sorunları diye bir şey yok. Ama bizim kültürümüze ve toplumumuza bağlı olarak demek istiyorsanız, biraz olsun değişmesi ve düzeltilmesi gereken sorun bana göre zihniyet sorunudur…
Çünkü bildiğiniz gibi farklı dinlerden gelmekteyiz. Ve bazen neredeyse eşitiz. Lübnan siyasi anlamda pek çok siyasi hareket barındırdığı için çok renklidir. Bazı partiler sapına kadar dindardır, bazıları karışıktır, Burası bence bütün kız veya kadınları bir lider olacak hakları ve eğitimi verip hazırlayabileceğimiz ve sofraya sürebileceğimiz mutfaktır. Ama bununla birlikte maalesef Lübnan’da bu yapılmamıştır ne Hıristiyan partisi, ne Müslüman partisi ne komünistler ne de diğerleri… Demokrasinin o devasa ve geniş isminin altında bile kadının orda hiçbir rolünün pozisyonunun olmadığını açıkça görürsünüz. Görüyorsunuz bu yüzden ilk başta da dedim ki her şey zihniyette.
Siyasi yapı erkek ve kadın için eşit hakları verir. Teorik olarak buna sahibiz ama bu hakları yadsıyoruz. Avrupa’daki sistem farklıdır. Sistem kadın olsun erkek olsun toplumun bütün fertlerinin haklarından sorumludur. Siyasi yapıyı kadın ve erkeğe de tüm haklarını vermeye zorlar ve mecbur bırakır. Ama Lübnan öyle değil ve siyasetçiler bundan memnun gözüküyor.
Eskimiş kanunlarımızı modernleştirmeye çalışıyoruz…
Lübnan’da Kadın Hakları Milli Komitesi başkan yardımcısı olarak meselelerimizle çok yakından ilgileniyorum. Eskimiş kanunlarımızı modernleştirmek için Lübnan’ın bütün bölgelerindeki kadınları ve kızları eğitmeye başladık, Anne olsun, işçi olsun, toplumun sosyal, siyasal, kültürel bütün gruplarından kadınları… –ki haklarını bilsinler ve durumlarını iyileştirmek için kendi mücadelelerini verebilsinler… Bu faaliyetleri tabi ki pek çok uluslararası veya Arap organizasyonun ve Birleşmiş milletlerin yardımıyla.
Öte yandan bir örnek olmaya çalışıyorum. Ve her hareketimde ve eylemimde toplumda kadının yerinin ne kadar önemli olduğunu göstermeye çalıştım. Çünkü ben Lübnan’da bir sürü kadının sahip olmadığı imkanlara sahibim. Eşim bunda hayati rol oynamıştır. Bu yüzden, yapabileceğimin azamisini yapmak için kendimi sorumlu hissettim.
Tabi bu azimli bir çalışma ve tefekkür ister. Çünkü bu hassas bir mevzu. Onların hayat biçimlerini değiştirmek istemem hayır. Benim yapmaya çalıştığım biraz mesafe koyarak birine ihtiyaç duyduklarında orada olabilmek ve sahip oldukları ama sahip olduklarının dahi farkında olmadıkları bu haklara ulaşmalarına yardım etmek. Sahip olduklarımı bu şekilde aktarıyorum. Çünkü ülkeme ve kadınlarına çok büyük ve derin bir sevgi duyuyorum.
Öte yandan Arap kadın dernekleriyle birlikte yola çıkarak oluşturduğumuz organisazyonlar, hem toplumlarımızın eğitimi için mücadele veriyor, hem de yöneticileri toplumun haklarını genişletmesi için çaba harcamaya zorluyor, bunda başarılı olduğumuzu düşünüyorum, çünkü bu organizasyonlar Arap dünyasının First Ladyleri tarafından organize edilmektedir. Biz sivil toplumuz ama sistemle yardımlaşıyoruz çünkü bu değişimlerin onların eliyle gelmesine ihtiyacımız var.
Kadın kadına oy vermiyor…
Maalesef bugün Lübnan’daki bütün kadınlarla aynı hakları istemek ve birlik halinde gidip bazı kapıları zorlamak için birleşemiyorum. Bu da önemli bir sorundur. Lübnan’da kadın kadına yardım etmiyor. Ve Lübnan’da kadın kadına oy vermiyor.
Bir diğer sorun ise şudur, eğer biz kadınlar olarak belli bir süre içerisinde siyasi mevkilere gelemezsek değişim de yaratamayız. Mesela şimdi mecliste 128 aza içinden 4 tane başkan yardımcımız var. Ama bir tanesi başbakanın kız kardeşi diğeri eski cumhurbaşkanının karısı, üçüncüsü başbakan tarafından destekleniyor. Ama bu üçüncüsüne tecrübe yönünden bakacak olursak, başbakanın parlamenter listesinin huzurunda projeleri hakkında konuşacak veya ifade edecek hakka sahip değil. Yine görüyoruz ki imkanı olduğunda gidip izin alması gerekiyor. Diğer iki hanım ise çok aktifler. Bayan Hariri ve Bayan Ma’awat kendilerini ispatlıyorlar da. Ama bu üç hanım anti parantez işbirliği yapmıyorlar. Lübnanlı bir kadın olarak şunu açıklıkla söyleyebilirim; projelerimizi ortaya çıkarabilmek için çok daha fazla yardıma ihtiyacımız var.
kadınlara verilen her şeyi ikramiye olarak görüyorlar…
Lübnanlı kadınlar hak ve hürriyetler konusunda sadece en azını istiyorlar. Henüz daha çok kademeli şeyleri, normal seviyede belli şeyleri talep edecek duruma erişmedik, hala önümüzde pek çok zorluk var. Bazen içeri sızmak istiyoruz. Bazen ikna çalışması yapıyoruz. Ama burada bir partiyi ikna etsek bile bu sefer öteki parti muhalefet ediyor ve her şey gene tıkanıyor. Bu yüzden bence bizim neslimizin bunun için çok ağır bir bedel ödeyeceği bir sürü vakit harcıyoruz.
Arap dünyasında anlamadıkları şey eğer kadın belli bir denge ve güvenle bir aile yetiştirmeyi başaramazsa sadece kadın değil bütün toplum sorun yaşayacaktır. Ve bundan etkilenecek ilk kişi erkektir. Benim için bu bir kadın ya da erkek sorunu değildir. Bunu her gün binlerce defa anlatmaya çalışıyoruz. Ama hala benim ikramiyem bana senin ikramiyen sana zihniyetine sahipler. Sana bir şey veriyorlarsa bunun senin için bir ikramiye olduğunu düşünüyorlar. Senin buna mutlaka sahip olman gerektiği için vermiyorlar.
Amerikan demokrasisine inanmıyorum…
Yıllarca demokrasiyi görmezden geldik sonra içerdekilerin şikayetlerini ve taleplerini dinlemedik. Bunlarla birlikte ben dahi Amerika’nın bize demokrasi dersi vermesini kabul edemem. Çünkü onların sistemlerine inanmıyorum. Beş altı yüz yıllık bir medeniyete sahibiz bu coğrafyada. Kültürümü, eğitimimi, medeniyetimi göz ardı edip dün gelmiş birinin bana neyi nasıl yapmam, düşünmem ve çocuklarıma neyi öğretmem gerektiğini söylemesine izin vermem ve bunu kabul etmem. Müslüman bir kadın olarak insan haklarını benim Kuran’ımdan ya da İncil’den aldıklarını düşünüyorum. Yeni bir şey yaratmadılar. Tercüme ettiler ve aktardılar. Amerika bunu suiistimal etti ve aşırı dinci gruplara yardım etti bazen de onları kendi yarattı. Yüzyıllar boyunca aşırı gruplar hiç yoktu burada. Sorunlarımızı her zaman birlikte çözdük. Bazen savaşlarla bazen devrimlerle ama asla aşırı gruplarımız olmadı. Mesela ben Müslümanları savunmak için burada değilim. Ben Müslümanlardan önce ülkemin Hıristiyanlarını savunmak için buradayım. Herhangi bir dine bağlı değilse bile onu savunmak için buradayım. Onların zannettiği insan hakları için değil, gerçek insani haklar için buradayım. Çünkü onlar mukayese ediyorlar ve aynı halkı birbirinden ayırıyorlar. Bu gruba yardım ediyorlar ki diğer grubu alt etsin. Ben böyle düşünmüyorum. Şükürler olsun ki değiştirmeyi başaramayacakları şey varsa o da kültürümdür. Umarım bundan sonra da mahrem olanı muhafaza eder ve koruruz. Ve onları kültürümüze saygı duymaya mecbur bırakırız.
Şimdi eğer sistemimiz problemiyse siyasi sistemin toplumdaki bütün partilerin dahil olmasına izin vereceği bir plan yapıp evimi yani ülkemi ve mahrem olanı korumasını istiyorum. Bu yardıma ihtiyacımız var.