Yemen, zannedildiği kadar dindar bir ülke değil…
Rania El-Cüneydi
Diş Hekimi
Rania’nın ismini Türkiye-Yemen Dostluk derneğinden duyduk. Türkiye Hacettepe Üniversitesi Diş hekimliği fakültesi mezunu olan Rania bizleri gördüğünde neredeyse ağlayacaktı, sanki vatanı Türkiyeydi ve Yemen’de gurbetteydi. Türkçeyi hala çok güzel konuşan Rania, doktor olan babasının Sana’da açtığı hastanede çalışıyor. Türkiyeyi çok özlediğini söylüyor sürekli, özellikle neyi diye sorduğumuzda “düzeni” diye cevap veriyor. “Burada hiç düzen yok, herşey düzensizlik üzerine kurlumuş, birisine randevu veriyorum 3 saat sonra geliyor, haber bile vermiyor, sonra da meşgul olunca kızıyor”. İnsanlara bunu anlatmak çok zor, Türkiye’de herşeyin bir düzeni vardı” diyor.
Türkiye’den yemen’e döndüğümde yabancı gibi hissettim..
Ben babamın açık görüşlü olmasından dolayı hep farklı olmuşumdur. Allaha şükür. İlkokula kadar normal olarak, yani başörtü takmadan gezdim. İlkokul ikiden itibaren başörtü taktım kıyafetimde ayrıca bir değişiklik yapmadım. Liseye girdiğimde uzun bir kıyafet giydim. Giysim siyah değildi, sadece uzundu. Yemen’de gördüğünüz gibi genellikle siyah bir kıyafet giyiyorlar, buradaki gelenek öyle maalesef. Renkli giyinmeme pek tepki gelmedi, sokaklarda yalnız başıma gezmediğim için herhangi bir rahatsızlık olmadı.
O dönemde eğitim şansı daha azdı. Zaten fazla okul da yoktu. Mesela ben Türkiye’ye gittiğimde burada diş hekimliği fakültesi yoktu. Ama şimdi mesela 3 tane diş hekimliği açıldı yani eğitim eskiye göre biraz daha iyi.
Çalışma alanı önceden biraz daha sınırlıydı. Şimdi eskisi gibi değil biraz rahatlama oldu. Mesela önceden kadın, doktor veya öğretmen olabilirdi. Ama yavaş yavaş başka işlerde çalışmaya başladı kadınlar mesela mağazalarda çalışabiliyorlar.
Yurt dışında eğitim yapmama babam karar vermişti. O da eğitimini Rusya’da yaptığı için, benim yurtdışında okumam, ona göre çok normal bir şeydi. Burada tıp fakültesi de vardı gidebilirdim. Fakat buradaki eğitim o kadar sağlam bir eğitim değil maalesef, pratik yapma imkanı azdır burada. Bazı akrabalarımızın tepkisi oldu. Özellikle teyzelerim halalarım onlar burada okudukları için tepki gösterdiler. Annem fazla bir tepki vermedi. Babamla gittik önce İstanbul’da bir yurtta kaldık, sınav sonuçları açıklandıktan sonra Hacettepe’ye geçtik. En son 2001 yılında döndüm buraya. Yaklaşık 6 buçuk yıl kaldım orada.
Türkiye’de olmak biraz zordu ilk başlarda, çünkü orada insanlar pek İngilizce bilmedikleri için çok zorlandık. Hiç kimseden yardım alamadık. Yemen’li ve Araplar yoktu o dönemde İstanbul’da. Yurtta kaldığım zaman, mesela acıktığımız zaman anlatamıyorduk, sadece işaretlerle anlaşıyorduk. Sonra yavaş yavaş öğrenmeye başladık 8 ay sürdü Türkçe’yi öğrenmem. Okulda önce başımı örtüyordum, ama sonra mecbur kalınca okulda açtım.
Buraya döndüğümde ortamı bayağı farklı gördüm. Kendimi burada yabancı gibi hissettim. Çünkü ,gelenek, yaşam ve düşünce biçimleri çok farklıydı. Ben her yönden çok zorlandım hatta Türkiye’ye dönmek istemiştim, mastır veya doktora yapmak için. Ama tabii, bizim bina hastanemiz olduğu için onu bırakıp Türkiye’ye dönemedim. Kendi hastanemiz olmasaydı burada kalmazdım, kalamazdım. Burada her yerde çalışamıyorsunuz. Sistem bozuk olduğu için insanların davranışları rahatsızlık veriyor. Ben başka yerde çalışmayı denedim ama olmadı. Devlet Hastanesini de denedim ama yapamadım.
Gat çiğnemediğiniz zaman ayıp karşılanıyor…
İnsanların düşüncesi farklı genel olarak. Mesela Türkiye’de tek başına gezebiliyorsun, burada gezmeye gittiğinde yanına birini almak zorundasın. Buradaki kadınlar yüzlerini örttüyorlar. Ben dışarı çıktığımda beni yabancı olarak görüyorlar, ortamdan rahatsız oluyorum. Gezecek yerler de fazla değil burada. Sinema, tiyatro,güzel parklar ,çocuklar için eğlenceli yerler yok.Yemenliler tek eğlencesi toplanıp gat çiğnemek veya nargile içmektir Ben buna alışamadım, gat çiğnemiyorum. Sadece bir defa tadına baktım ve beğenmedim. Benim ailemde çok ender olarak çiğniyorlar, sadece mecbur kaldıkları zaman. Çünkü bir yere gittiğinizde, mesela kadın toplantılarında, gat çiğnemediğiniz zaman ayıp karşılanıyor. Sosyal hayatta bu meclisten başka bir şey maalesef yok. Bazıları hergün gat çiğner, bazıları da sadece hafta sonlarında toplanırlar. Gat sağlığa zararlıdır. Dişe ,diş etine, sinirlere, morale her şeye zarar veriyor. Uyku düzenini bozuyor. Erken yaşlanmayla alakası yoktur gat çiğnemenin, gat çiğnemek sadece insan sağlığını bitkin hale getirir, iştah keser, kabızlık yapar. Gatın uyarıcı etkisi de vardır. Mesela öğrenciler ders çalışmak istedikleri zaman gat çiğniyorlar, ayakta kalabilmek için.
Eşler birbirlerini ancak düğün günü görebiliyor…
Burada evlilikler genelde küçük yaşta oluyor. Genelde lise veya üniversite eğitimini çok az insan yapıyor.Bu yüzden evlilikler 15 yaş sıralarında oluyor. Kadının kocasıyla evlilikten önce görüşme şansı yok. Birbirlerini ilk düğün olduğu gün görüyorlar. Burada kadınlar, erkekten ayrı olduğu için böyle oluyor. Nişanlılık döneminde bile görmüyor eşler birbirini. Erkeğin annesi gelip kızı görüyor, erkek en fazla kızın resmini görebiliyor. Genelde buna itiraz etmiyor erkekler, görmek istese de zaten kızın ailesi izin veremez görüşmelerine. Kızı görüp, beğenmez diye çekinir aileler. Bu tabii kızı “kötü kız” yapmaz ama, bir erkeğin görüp evlenmediği kızı bir başka erkek kabul etmez diye düşünülür.
Erkek gelinini evlenmeden önce görmediğinden dolayı evlendikten sonra sorun çıkabiliyor. Örneğin birbirleri ile uyum sağalayamıyorlar veya erkek kızın tipini beğenmiyor. Bu nedenle erkek, bir müddet sonra başka bir kız ile evleniyor. Burada maalesef bir adam iki, üç kadınla evlenebilir. Boşanma olduğunda erkek çocuklarına ve karısına da bakmak zorundadır..
Kadın hastaneye bile kocasından izinsiz gidemez…
Evlenecek kızların genelde küçük yaşta olması tercih ediliyor. Kadın ev hanımı olmalı ve çocuklara bakmalıdır. Eğitimli kadınlar tercih edilmiyor. Kadının evden çıkması da pek kabul görmez. Dışarı çıkmak isteyen kadın, mutlaka kocasından veya evdekilerden izin almak zorundadır. Kadın hastaneye gidecek olsa bile mutlaka kocasından izin alıyor ve hastaneye bile maalesef mutlaka kocası, babası veya abisi ile gidebiliyor. Bu bir gelenektir ve kadınlar buna karşı çıkamaz. Ortam böyledir. Şiddet yoktur. Kadın, kocasının her sözünü dinlemek zorunda olduğu için ve kadınlar da bu duruma itiraz etmedikleri için genelde uyum sağlanıyor ve şiddet yaşanmıyor. Genelde eğitim görmemiş erkekler kaba ve baskıcı. Ama eğitim görmüşler daha yumuşak daha anlayışlı. Boşanmış kadınlara kötü göz ile bakılmaz. Boşanan bir kadın dul bir erkekle evlenebilir. Bu konuda pek sorun yoktur.
Benim evlenmem konusunda Allaha şükür ailem bana baskı yapmıyor, tamamen bana bağlı ne istediğim. Evleneceğim kişinin milliyeti önemli değil, anlayışı önemli.
Erkek hastaları tedavi etmek problem değil…
Şimdi doktor kadınlar var. Sana’da. Tıp fakültesi iki tane var. Eğitim görmüş kadın sayısı arttı ve çalışma alanında da iş bulabiliyorlar. Erkekle kadın beraber çalışabiliyorlar. Biraraya gelebiliyorlar, hastalar gördüğünüz gibi erkek ve ben onları tedavi edebiliyorum. Bazıları hala istemiyorlar ama genelde normal görülüyor artık. Aşırı dindar insanlar erkek doktoru tercih ediyorlar. Köylerde ise kadınlar mesela evde doğum yapıyorlar. Çünkü erkekler böyle istiyorlar.. Kadının görevi evde durmaktır, eğer mecbursa hastaneye gidebilir, mecbur kalmadıkça evde her şeyi halledebilir. Doğum olsa bile. Mantık böyle çalışıyor. Sana da ve Taizz’de çoğu insan hastaneye gidiyor artık. Burada insanların düşünceleri daha açıktır. Ben, bu halimle tepki görmüyorum burada, sadece bir yere gittiğim zaman, beni yabancı zannedip laf atıyorlar.
Ayrıca gittiğiniz yerler de önemli mesela Eski Sana’da ,Babul Yemen dediğimiz yerlerde tek başıma gezemiyorum. Çünkü oradaki insanlar cahil, eğitim görmemiş insanlardır, yanlış bir şey olmasın diye yalnız gitmiyorum oralara.
Burada herkez kapalıdır ama bu çok dindar olduğumuz anlamına gelmez..
Ben peçe takmıyorum ama başım açık olarak da gezmek istemiyorum. Örtünmek bizim dinimizin gereğidir. Ben, fazla açık olmayı istemiyorum. Her zaman orta kararda olmak en iyisi bence.Burası Müslüman bir ülkedir,burada hep kapalı insanları görürsünüz.Yabancılar burada kapalı insanları görüyorlar ve burayı aşırı derecede dindar bir ülke zannediyorlar.Ama zannedildiği kadar değildir,mesela İran’dan daha iyiyiz bu konuda. Oradaki kadınların çalışma alanı bence daha sınırlı buraya göre. Burada kadın çalışabiliyor, araba sürebiliyor, gezebiliyor ama duyduğum kadarı ile galiba İran’da böyle değilmiş.
Bu tür sınırlamaların veya baskıların İslamdan kaynaklandığını düşünmüyorum. İslam bize her şeyi yapmamıza izin vermiştir, bizi aşırı derecede sınırlamadı İslam. Kadının ezilmesi geleneğe bağlı bir şeydir ve ülkelere göre değişir. Bu konunun İslamla kesinlikle alakası yoktur. İslamın , kadının sadece siyah giymesini ve her tarafını kapatacak diye bir anlayışı yoktur.İslama göre kadının sadece belli yerlerini kapatması gerekir.Mesela ayakların ve yüzün açık olabilir.
Kadınlar buradaki geleneklere alışmışlar, çok fazla değişim talebi yok…
Değişim olabilmesi için eğitimin daha iyi olması gerek. Eğitim sayesinde her şey daha iyi olacak. Eğitim insanların görüş açısını değiştirir. Bence okullarda verilen eğitim doğru düzgün olursa, her şey daha iyi olur. Zamanla muhakkak değişecek, neden değişmesin ki.Ben Türkiye’ye gitmeden önce durum farklıydı, şimdi daha anlayışlı insanlar var. Ama değişim için uzun bir süreye ihtiyacımız var.
Kadınlar buradaki yaşama alıştıkları için azla talepleri yok değişme konusunda. Bazı kadınlar başka ülkeye gittikleri zaman rahat hissetmiyorlar kendilerini, çünkü bu ortama alıştılar artık. Yeni öğrencilere, yeni nesillere bir şeyler yapmaya çalışsak daha doğru olur , yaşlı veya ortama alışmış olan kadınları değiştirmek zordur.
Bizim umutlarımız gençlerdedir. Gençler genelde gat çiğnemiyorlar. Onlar kızlı erkekle gruplar halinde bir araya geliyorlar TV izliyor, müzik dinliyorlar. İstedikleri herhangi bir şeyi yapabiliyorlar