Dr. Yunarti Yularti
Padang Andalas Üniversitesi
Menang Kabau kültürünün adını daha Endonezya’ya gitmeden, Türkiye’deki Endonezya Büyükelçisinden duymuştuk. Çekim programımızın içine, bu kültürün vazgeçilmez olarak yaşatıldığı Sumatra adasındaki Padang’ı da dahil ettik. Uçakla gidildiğinde Jakarta’dan 2.5 saat uzakta olan Padang, havaalanına indiğimiz andan itibaren doğası ile bizi büyüledi. Şehrin sükunetinde ve huzurunda kültürünün acaba payı var mıydı? Evlerin sivri çatılı mimarisi, doğal güzellikleri, erkeklerinin sakinliği, kadınlarının topluma hâkimiyeti ile belgesel için gittiğimiz ülkeler içinde gerçekten kendimizi en mutlu hissettiğimiz yerlerden birisi oldu. Burada Menang Kabau kültürünün en sıkı yaşatıldığı köye ulaşmak için ertesi sabah 6 saat yolculuk yapmak zorunda kaldık. Bir volkan gölünün kenarındaki köyde en çok kadınların sesi çıkıyordu. Sabahın erken saatlerinde balık avlayan kadınlar, sonra gidip bunları pazarda satıyorlardı. Erkekler sessizce verilen işleri yapıyor, işbölümüne razı görünüyorlardı. Kısaca bu bölgede her şey çok güzeldi, çok…
Bana göre İslâm ile Menang Kabau kültürü arasında bir çelişki yoktur. Menang Kabau’da anaerkil dediğimiz çocukların anneden miras almaları söz konusu olsa da bütün faaliyetler böyle değil. Meselâ Menang Kabau’da “Adat basan disara basan di kita bola.” derler. Bu Menan Kabau’da “İnsanlar üzerinde uyguladığımız her bir kural Kuran’a da dayanır.” demektir. Bu yüzden belki vaka biraz değişiktir ama Menang Kabau’da ebeveynlerden herhangi bir mal dağıtımı, gene İslâm anlayışına göredir.
Kadınların Endonezya’da çok güçlü olduklarını ama İslâm’ın gelmesiyle kadının gücünün azaldığını söyleniyor. Fakat ben buna katılmıyorum. Çünkü bu kültür yaygın değil.
“Hollanda sömürgesi döneminde kadınların başörtü örtmeleri yasaktı…”
Hollanda sömürgesi döneminde kadınlar dışarıda başlarını örtmek için sadece şal kullanabiliyorlardı. Bağımsızlığın ilânından sonra Padang’da kızların ilkokul döneminden, çalışmaya başlama dönemine kadar kapanmaları şartı getirildi. Burada kapalı olmayan kadın sayısı çok az, ancak onlar da camiye gittiklerinde kapanıyorlar.
“Miras anneden kıza kalıyor. Erkek evlendiğinde hanımının evine, dul kaldığında ise annesinin evine gidiyor…”
Menang Kabau kültüründe en etkili gelenek, mirasın anneden kızına kalıyor olması. Kızın babasının ise kendi anne babasının evine geri dönmesi. buranın enteresan âdetlerinden birisi de, büyük evlerde insanların hısım akraba, bir arada yaşamalarıdır. Erkek evlendiğinde hanımının evine yerleşir. Yine de bu âdetlerin eskisi kadar etkili olduğunu söyleyemem. Yeni evlenen çiftler genellikle çekirdek aile kurmayı tercih ediyorlar. Bu Menang Kabau’da oluşan değişikliklerden birisi.
“Menang Kabaulu olmanın ilk şartı Müslüman olmak…”
Dışardan gelenler, erkeklere neden miras bırakılmadığını merak ediyorlar. Çünkü Menang Kabaulular da sonuçta İslâm dinine inanıyorlar. Miras kültüründeki bu farklılığa rağmen burada İslâm’ın içten bir şekilde benimsendiğini görebilirsiniz. Müslüman değilseniz kendinize Menang Kabaulu diyemezsiniz. Menang Kabau halkı başka bir yerde yaşamaya karar verdikleri zaman kendi evi ve arsası olanlar miraslarını çocuklarına İslâm dininin ilkelerine göre dağıtıyorlar. Ama memleketlerine geri döndüklerinde Menang Kabau geleneklerini uyguluyorlar.
Öte yandan Menang Kabau kültüründe erkekler ailesinin malını ve mülkünü korumada önemli rol alıyorlar. Ayrıca önemli kararları erkekler veriyorlar ama akrabalar içinde kendilerinden yaşça daha büyük olanların kararının kabul etmesi şartıyla… Yaşça büyük olan erkeklerin vermiş olduğu kararlar kardeşlerinin, eşlerinin ve diğer kadınların vermiş olduğu karardan daha fazla itibar görüyor. Ayrıca erkeklerin ailede baba veya ağabey olarak üstlendiği görevlerin sayısı da oldukça fazla
“Menang Kabaulu erkekler yurtdışında çalışarak mal mülk sahibi olup, güç kazanıyorlar…”
Erkekler aile içinde sıradan bir üye olarak gözükmekten dolayı büyük rahatsızlık duyuyorlar. Gerçi günümüzde erkeklerin ailedeki konumu, eskiye nazaran daha farklı olmaya başladı, ama kalabalık ailelerde erkeğin rolü daha zayıf oluyor. Günümüzde Menang Kabau erkekleri daha fazla para kazanabilmek için büyük şehirlere çalışmaya gidiyorlar veya ticaretle uğraşıyorlar. Geleneğe göre hanımının evine sahip olamadıkları için kazandıkları paralarla kendilerine yeni bir ev satın alıyorlar. Bu şekilde kendilerini daha güçlü hissediyorlar.
“Burada tek eşlilik yaygın. Eşi ile kavga eden erkek camide kalır…”
Menang Kabau halkı arasında birden fazla eşi olan erkekler çok nadir görülmekte. Bu geçmişte de böyleydi, günümüzde de böyle. Genelde çok eşli olan erkekler, ailelerinden özel muamele görmüş olan erkeklerden oluşuyor. Eşleri ile bozuşan veya kavga eden erkekler, onlarla barışana kadar camide yatıp kalkmayı tercih ediyorlar ama kırgınlık genelde fazla sürmüyor. Ailesi erkeğin camide uzun süre kalmasından çekindiği için dargınlık süresince kendi yanlarında kalmasını tercih ediyor.
“Kadınlar kolayca boşanıp, başkasıyla evlenebilir…”
Geçmişe bakacak olursak kadınların kolaylıkla eş değiştirebildiklerini görürüz. Bu, bir kadının iki kişiyle aynı anda evli olduğu anlamına gelmiyor; birini boşayıp diğeriyle evleniyor. Örneğin ninem üç kişiyle evlenmiş, dedemin de dört eşi varmış. Ama günümüzde çok eşlilik kolay bir mesele değil. Çünkü çok eşliliği yasaklayan devlet kanunu var. Menang Kabau geleneğinde, aynı aşiretten olan erkek ve kızın birbiri ile evlenmeleri sakıncalı ve utanç verici şey olarak görülüyor. Bir diğer konu ise; burada çiftler karanlık yerlerde birlikte dolaşamazlar. Ben de böyle düşünüyorum.
“Mirasta söz sahibi olsak da çok güçlü değiliz…”
Mirasın kadınlara kalması nedeniyle kadınların daha fazla söz sahibi olduklarını düşünebilirsiniz. Ama ben Menang Kabaulı bir kadın olarak öyle hissetmiyorum; üstelik kendime ait bir evim ve bir arsam olmasına rağmen. Meselâ başka bir ev yaptırmak istersem erkek kardeşlerimden veya amcamdan izin almam gerekiyor. Bu erkekler için de geçerli.
Geleneklere göre karı-koca kalabalık aileden oluşan büyük bir evde kaldıkları zaman, kararları erkek tek başına alamaz. Ama bu, kararları kadının aldığı anlamına da gelmiyor. Çünkü o zaman babanın yerini kızın ağabeyi ya da dayısı alıyor.
Bildiğim kadarıyla köyün muhtarı, ilçe teşkilâtında çalışan erkekler tarafından seçiliyor. İlçe başkanını da o ilçede bulunan muhtarlar seçiyor.