Keriman Hamza
TV Program Yapımcısı – Sunucusu – Yazar – Modacı
‘Örtünmek iyi bir müslüman olmak için yeterli değildir…’
Mısır’ın birçok yüzü var; kadınlarının da. Başörtüsünün İslâmî bir emir olmadığını ayetlerle ispatladığını iddia eden feminist kadınlar da var, başörtüsünü sadece Mısır’da değil bütün Arap dünyasında süs ve modayla bağdaştırarak modern çizgiyi getiren kadınlar da. Keriman Hamza Mısır’da ve Arap dünyasında, 60’lı yıllarını modernleşme hareketleri içinde Müslüman ve şehirli kimliği bağdaştırmaya çalışan idol isimlerden birisi. 1970 yılında özellikle, görünür alanda başörtüyü ilk örten kadın olduğunu iddia eden Hamza; başörtülü kadının şık, güzel ve modern olabileceğini hem yaptığı TV programlarıyla, hem kıyafet dizaynlarıyla, hem de yazdığı kitaplarla yıllar boyu anlatmış. İlk yaptığı televizyon şovlarında çiçeklerle, işlemelerle, tüllerle süslenmiş başörtülü kıyafetleri sergileyen Hamza’nın programları, İslâmî çevreler ve devlet tarafından uyarı almış ve yasaklanmış olmasına rağmen o, şık Müslüman kadın imajını magazin çıkararak anlatmaya devam etmiş.
Bismillahirrahmanirrahim… Türkiye’yle benim aramda kuvvetli bir bağ vardır. Çünkü Kıbrıs’ta merkez bankasında iki sene çalıştım. Oradayken İstanbul ve Ankara’yı ziyaret ettim. Türklerle olan ilişkimiz çok iyi. Benim köklerim de Türklere dayanır.
“Televizyonda ilk örtünen kadın ben oldum…”
Ben Edebiyat Fakültesi, Basın Bölümünde okudum. Babam Mısır’da yayın yönetmeni olarak görev yapıyor. Bağdat’ta ve Sudan’daki yayın kuruluşlarında çalıştı. Ben yayıncılık üzerine ders aldım. Televizyonda çalışmak için başvurduğumda en büyük hayalim, insanlara Kuran’ı anlatmaktı. Çünkü o zamanlar her gün radyodan Kuran dinliyordum. O zaman kapalı da değildim ama içimden hep insanlara Kuran’ı anlatmak geliyordu. Hemen hemen yirmi dört saat kuran dinler olmuştum. Televizyonda yapılan bir programa katıldım. Bana bu programın konusunun İslâm’da kadın ve çocuk olduğu söylendi. Üzerimde de kısa elbisem vardı. Kıyafetime çok şaşırdılar, çünkü onlara göre çok moderndi. Bu olaydan sonra tesadüfen öğrendim ki Nur suresinde yüce yaratıcı şöyle diyor: “Kadınlar başörtülerini yakalarının üzerine kadar örtsünler.”
1970 yılında Mısır’da örtündüm. O zamanlar 25-26 yaşlarındaydım. Televizyonda çocuk programı yapmaya başlamıştım ve televizyonda ilk örtünen kadın oldum. Bazı insanlarda bu, büyük bir şok etkisi yaptı. Kimisi bunu geri kalmışlık olarak değerlendirdi. Bence kesinlikle geri kalmışlığın ifadesi değildi. Her yerimi örten, bana yakışanı dinin emrettiği şekilde giyinip modayı takip ederek yaşayan birisiydim. Modayı karşıma almadım, medeniyet çizgilerinden vazgeçmedim. Bunların birleştirdim ve İslâm’a sığındım. Örtümden dolayı güzelliğimden bir şey kaybetmedim.
“Mısır’da başörtüsüne karşı çıkan çok insan vardı…”
Bildiğiniz gibi başörtüsüne karşı çok insan vardı. Benim ailem ve birçok arkadaşım da karşı olanlar arasındaydı. 1970 senesinden önce başörtülü insanlar görmek bile zordu. Sadece bazı Müslüman cemaatler vardı, onlarda bazı örtülü kadınlara yardımcı oluyordu. Başımı ilk örttüğümde insanlar benim ne yaptığımı anlamıyorlardı. Benim saçlarıma model vermek için ya da saçlarımda bir problem olduğu için örtündüğümü düşünüyorlardı. Televizyonda da Müslümanların aleyhine düşünen çevrelerin programları Müslümanları dışlıyor, onları olduğundan farklı ve korkunç gösteriyordu. O zamanlar İslâm’a uygun kıyafet ve eşarp satan yerler bile yoktu. Ben sabaha kadar oturur kıyafetimi, başörtümü, elbisemi hazırlardım.
Aslında biz Mısır halkı olarak başörtüye çok uzak değildik. Özellikle köy halkı ferace giyerdi. Ancak bazı insanlar başörtüsünü tamamen reddediyorlar. Onu gericilik olarak görüyorlar. Başörtüsü sadece İslâm’a has olan bir şey de değildir. Başörtüsü semavî din mensubu olan Yahudi, Hıristiyan ve Müslümanlara özgü bir şeydir. Bizde başörtüsü güzelliğin simgesidir. Meselâ Yahudilikte saçını gösteren bir hanımın siyah zift ile saçlarını boyaması gerekmektedir. Müslümanlarda böyle bir şey yoktur.
Rahibeleri de çok muhterem görürüz. Okulumuzun bazı dönemlerinde bize rahibeler ders verdiler. Zaten biz onlara örtülü olduklarından dolayı saygı duyarız. Hepimiz Hz. Meryem’in takipçileriyiz. Meryem kafasının kesileceğini bilse ne örtüsünü çıkarır ne de elbisesini kısaltırdı.
Ama tabii ki sadece örtünmek iyi bir Müslüman olmak için yeterli değildir. Önemli olan çalışmak, ilim sahibi ve kültürlü olmaktır. Bunun için de günde en az bir cüz Kuran ve en azından on-on beş hadis okumak gerekir. Tabii İslâm’ın aleyhinde yazılan kitapları da okumak gerekir. Bütün bunların dışında insanın ailesiyle, eşiyle ilişkileri çok iyi olmalı ve Müslüman olmayanlarla ve ondan daha zayıf kişilerle de tatlı dille konuşmalı, ailesindeki büyüklere karşı itaatkar olmalıdır. İtaat, dinlemeyle olur. Bu, zekâyla birleştirdiğinde insanlar bütün amellerinde iyi yapmaya başlar.
“Enver Sedat’tan da, Hüsnü Mübarek’ten de övgüler aldım…”
Birleşik Arap Emirliklerinde mümine kardeşim bir program yapıyordu, ona bir mektup yolladım. Ondan sonra Suudi Arabistan’da çocuk programında çalıştım. Programın adı “İslâm Çocukları” idi. Program büyük kitleler tarafından kabul gördü. Bunun en büyük delili Enver Sedat’ tır. Yaptığımız programlardan memnundu. Karısı Cihan Sedat’la da ilişkilerim çok iyiydi. Hatta o zamanlar Hüsnü Mübarek’ ten de övgüler aldım.
Bir süre sonra gördüm ki insanlar yavaş yavaş İslâmî programları kabul etmeye başladılar. Meselâ daha önceden İslâm’la ilgili bir cümle söylüyordum bütün Mısır itiraz ediyordu. Günümüzde ise bu kanı tamamen değişti. Bir çok kanalda İslâm hakkında programlar görüyoruz. Kuran-ı Kerim’i hükümlerine uygun olarak okuyorlar. Mısır’da kadınların % 75’i örtülüdür. Fakat biz bunun yanında daha fazla ilim sahibi olmalarını, daha itaatkar ve toplumun gelişmesine ön ayak olmalarını isteriz. Mısır halkı ve hükümetimiz dinine bağlıdır. Tabii bazı siyasi olaylar ve devletler arası anlaşmazlıklar vardır. İslâm’ın çizgisi bellidir. Bu çizgiyi takip edenler görür ki ondan daha müsamahakâr ve daha anlayışlı bir din yoktur. Öyle ki bu din, sevgi ve hoşgörü dinidir.
“İslâm kadına makyaj yapmayı, bakımlı olmayı, renkli giyinmeyi yasaklamaz…”
İlk kitabımın adı Min Essuful İlâ Hicab’dır. Bu kitabın yedi baskısı bulunmaktadır. Kitapta hicaptan övgüyle bahsettim. Bazıları onun süs eşyası gibi gösterilmesine itiraz etti. Kıyafetin tek renk olması gerektiğini savundular.
Ben bütün kitaplarımda hayatın bütün yönlerini şeyh Muhammed Gazali ile araştırarak yazdım. (Allah mekanını cennet eylesin) Kitaplarımdan biri olan “rıfkal kavaninde” süsün İslam’daki yerine değindim. İslam makyaja, kadının saçını boyamasına, pedikür ve maniküre, kadının kendine yakışan rengi ve modeli giymesine, parfüm yada oda kokusu kullanmasına , gözüne sürme çekmesine, dudak boyası ve allık kullanmasına, müzik dinlemesine, odasına resimler asmasına, köpek yetiştirmesine izin verir. Tabi bunları araştırmak uzun vaktimi aldı. Ezher üniversitesinin kütüphanesinde uzun zaman çalıştım.