Fatma Bint Taher Aideed
Umman Günlük Observer Gazetesi Genel Editörü
DİNDAR, MODERN, FEMİNİST
Umman’ın tek televizyonunun haber müdürü Zamzam’dan sonra, ülkenin tek İngilizce gazetesi olan Observer’in editörü Fatma ile tanışmaya gittik. Saat neredeyse gecenin dokuzuydu. Fatma çoğunluğu erkek olan gazetenin çalışanları arasında gazetenin son halini gözden geçiriyordu. Fatma en çok, BBC aksanlı İngilizce’siyle aklımızda kaldı. İngilizce’yi aşk derecesinde sevdiğini sohbet ilerledikten sonra anladık. Fatma Eğitimli bir aileden geliyordu. Yurtdışında okumuştu. İngilizce ve Batı edebiyatı sevgisine rağmen hiçbir zaman Batı’da yaşamayı düşünmemişti. Ülkesine ve geleneklerine inanılmaz derecede saygı ve sevgi duyuyordu. Değişimin, modernizmin, hatta feminizmin kendine göre yorumlanmış hâline inanıyordu.
“Her şey ailede başlar…”
Lisansımı Kahire Üniversitesi, İngiliz Edebiyatı Bölümünde yaptım. Daha sonra buraya geri döndüm ve bir süre televizyonda, haber departmanında çalıştım. Haber servisinde uzun süre çevirmen ve editör olarak görev yaptım. Aynı zamanda dünyada olan olaylarla ilgili günlük analizler hazırladım.
Aslında her şey ailede başlar. Eğitim benim ailemde çok önemlidir. Annem ve babam İngiltere’de okumuşlardı. Annem de babam gibi eğitim konusunda çok disiplinliydi. Bu yüzden derslerimize çok iyi çalışmak zorundaydık. Birçok nedenden dolayı; kendimizi geliştirmek için, hayatımızı değiştirmek için ve bağımsız bir şekilde sorumluluk sahibi olabilmek için… Biz böyle yetiştirildik; bağımsız ve sorumluluk sahibi. Biz beş kız kardeşiz; bir tanemiz erkek. Ailemiz bizi kendi ayaklarımız üzerinde durabilecek ve kendi kararlarımızı alabilecek şekilde yetiştirdi. Annemin işi de medyadaydı. Radyoda çalışıyordu. Hatırlıyorum, küçükken annem elimizden tutup bizi radyoya götürürdü. Çünkü bize bakacak kimse yoktu. Onu cam arkasından haberleri sunarken ve program hazırlarken seyrederdim. İşi bitince hep beraber eve dönerdik.
Ben İngiliz edebiyatı okumaya karar verdim. Çünkü daha çok küçükken kısa, İngilizce hikâyeler okurdum. Bunlar Penguen tarafından basılmışlardı. Bu dile âşık oldum. Kahire’ye gittiğimde de İngiliz edebiyatı bölümüne kaydoldum. İlk zamanlar oldukça zorlandım. Çünkü daha önce Arapça okumuştum. Ama zorluklarla savaşmayı kendime öğretmek zorundaydım.
“O dünyaya giren ilk kadındım…”
Okulum bittikten sonra televizyonda, haber bölümünde çalışmaya başladım. O zamanki haber müdürünü hatırlıyorum; Gazi Al-Raisi Bey. Beni gördü ve bana dedi ki “Fatıma, politika haberlerine gideceksin.” Ben de “Politika hakkında hiçbir şey bilmiyorum ki!” dedim. O ise ısrar etti ve beni o bölüme soktu. Dil dışında hiçbir şey bilmiyordum fakat Tanrıya şükür oradaki iş arkadaşlarım bana çok yardımcı oldular. Benin elimden tutup bana, A’dan Z’ye kadar, her şeyi öğrettiler.
Bu bölümde sadece erkekler çalışıyordu, ben aralarına giren ilk kadındım. Çok güçlü olmak zorundaydım; ayaklarım üzerinde durabilmek, onların karşısına geçip “Ben bu işi yapabilecek kapasiteye sahibim!” diyebilmek için.
Yaptığım işi çok seviyordum. Elhamdülillah birkaç yıl içinde çeviri, montaj gibi birçok şeyi yapmaya başladım. Aslında onlara yetişebilmek altı ayımı aldı. Elhamdülillah, kısa bir süre içinde haber bülteni departmanının bütün sorumluluğunu yürütecek duruma geldim. Bu benim için çok heyecan vericiydi. Hazırladığım haberleri seyredince kendimi çok iyi hissediyordum.
Bundan sonra İngiltere’ye gitmeye ve mastır yapmaya karar verdim. Ummanlı çok az çevirmen olduğu için çevirmenlik üzerine profesyonelleşmeye karar verdim. Bunu, kendi ülkeme daha fazla faydalı olabilmek için düşündüm. British Council’dan burs aldım ve bir yıllığına İngiltere’ye gittim. Kurs dönemi epeyce yoğun geçti ama sonucu çok güzel oldu. Kendimde birçok şeyin değiştiğini gördüm; dil bilgim, yeteneklerim gelişti, düşünme sistemim değişti. Elhamdülillah, bunları ülkemin de desteğiyle başardım.
Biliyorsunuz kadınlar Umman’da çok destekleniyorlar. Burada bize karşı tam bir destek var. Sultan Kâbus’tan başlayarak devletin bütün diğer üyeleri tarafından destekleniyoruz. Sultan Kâbus’a teşekkür ediyorum. Aslında onu babam gibi görüyorum. Çünkü o bize çok iyi bir şekilde rehberlik ediyor.
Bu pozisyonda olmak benim için büyük bir sorumluluk. Bir kadın olarak ve Umman’ın günlük gazetesi Observer’in müdürü olarak bana duyulan güveni gerçekten şükranla karşılıyorum. Bu gazete Umman’ın aynası. Burada bulunmaktan onur duyduğumu söyleyebilirim. Birisi bana güvendi, benim kapasiteli birisi olduğumu düşündü. İnşallah ben de daha çok çalışıp çok şey aldığım bu ülkeye daha fazlasını veririm.
“Umman’da fırsat eşitliği var…”
Umman’da eğitim bedavadır. Birinci seviyeden on ikinci seviyeye kadar herkes para ödemeden ve çok rahat bir şekilde eğitimini tamamlayabilir. Bu nedenle bir kimsenin iyi eğitim alması, bir yerlere gelebilmesi tamamen kendi elinde; ailesinin desteği olmasa bile.
Şu anda 2004’teyiz ve izole olmuş değiliz. Bir birey olarak, sadece Ummanlı kadınları değil Ortadoğu bölgesindeki bütün kadınları uyanmaya çağırıyorum. Onları, kadın olmanın, hayallere ulaşma veya başarılı olma konusunda bir engel olmadığını anlamaya davet ediyorum. Aslında her şey önünüzde, hazır bir vaziyette duruyor. Ondan faydalanıp faydalanmamak size bağlı. Ben hep şunu söylerim: Bir atı bir nehre su içmesi için götürebilirsiniz ama onun su içmesini sağlayamazsınız. Sizin yapacağınız şey sadece onu nehre götürmektir.
“Kendimi hem dindar, hem modern, hem de feminist olarak tanımlıyorum…”
Dindar, modern ve feminist: Bu özelliklerin hepsini kendimde buluyorum. Bu alanda çalışmak için açık görüşlü olmak zorundasınız. Eğitimli ve hoşgörülü olmalısınız. Birçok şeyin farkında olmalısınız.
Ben eğitimim boyunca birçok şey öğrendim. Farklı özellikleri bir arada taşıyabilen bir kadın olmayı öğrendim. Bana göre insanın kendisini sadece bir özellikle sınırlandırması doğru değildir. Meselâ ben sadece dindarım diyemezsiniz. Diğer özellikler ne olacak o zaman? Örneğin eğitimli olmak… Eğitimli olmak da tek başına yeterli değildir. O zaman dindar olmak ya da kültürlü olmak nerede kalacak? Bence akıllıca olanı, ılımlı olmak ve her şeyin pozitif tarafından kendimize bir şeyler almaktır.
Feminizme gelince bu, feminizmle ne kastettiğinize bağlı. Feminizm bir harekettir. Bunu kadının bekâr olması, bağımsız olması, kendi kararlarını kendisi alıyor olması olarak mı algılıyorsunuz? Bence feminist olmak objektif olmaktır; bir kadın olarak objektif olmak. Toplumunuza, dininize, kültürünüze, insanlığa karşı objektif olmak. Yani sadece oturup ben feministim derseniz ve sadece kadın meseleleriyle ilgilenirseniz bu pek işe yaramaz. Kadın bu dünyanın bir parçası, onu diğerlerinden ayıramazsınız.
İslâm’da kadınlara hakları verilmiştir. Elhamdülillah bu ülkede de bize, erkeklerle eşit bir şekilde haklarımız verilmiştir. Bunu kamera önünde olduğum için söylemiyorum. Gerçekten de biz burada tam anlamıyla destekleniyoruz; eğitimde, sağlıkta, iş fırsatlarında… Bu ülkede kadın, en alt tabakada, benim konumumda ve hatta büyükelçilik gibi önemli görevlerde çalışıyor.
Kadın yürüyen örnek olmalı; kültürünüzü, dininizi taşıyan ve ifade eden bir örnek.
“Başörtüsü bir engel değil…”
Başörtüsü örtmek benim kendi kararımdı. Birtakım araştırmalar sonucunda kişisel değerlendirmemi yaptıktan sonra başımı örttüğüm zaman kendimi daha iyi hissedeceğimi düşündüğüm için bunu yapmaya karar verdim. Başörtüsü benim için kafamın üzerinde bir “taç” gibi. Bana Müslüman kadın olma kimliğini veriyor. Fakat beni kendimi geliştirmekten ve şu anda olduğum yerde olmaktan alıkoymuyor. Gelecekte de beni, topluma faydalı olmaktan ve bir şeyler öğrenmekten alıkoymayacak. Bu eşarbın hiçbir şey için engel olduğunu düşünmüyorum. Bu sadece saçlarımızı örttüğümüz güzel bir ipek parçası. Neden beni durdursun ki?
Batıda okurken de örtüme karşı olumsuz bir önyargı hissetmedim. Hayattaki amacım kendimi eğitmek. Aynı zamanda etrafıma daha fazla faydalı olmayı ve bunun için daha fazla zamanımın olmasını umut ediyorum. Burada her gün yeni bir şey öğreniyoruz. Sadece gazetede çalışarak değil; hayır kuruluşlarına katkıda bulunarak, sosyal olaylara katılarak, ki bunları çok önemli buluyorum.
Evlilik doğal bir şey; evlenmek ve çocuk sahibi olmak… Her kız doğal olarak bir gün “anne” diye çağrılmak ister. Evliliğin başlangıçta zor olacağına eminim. Ama evlilik için kariyerimden vazgeçeceğimi düşünmüyorum.