Ekvator’ un 5000 km altında, 17.500 adadan oluşan dev bir İslam ülkesi Endonezya… 300’e yakın etnik grubu barındırıyor. Ülkenin her bir tarafından gelen insanların hayallerinin gerçekleştiği şehir ise başkent Jakarta. 10 milyonu aşan nüfusu ile Jakarta “Pandora’ nın Kutusu” gibi, açıldıkça içinden her şey çıkıyor. Bir müslüman ülke başkenti olmaktan çok ultra modern bir ülkenin kozmopolit bir başkenti gibi duruyor. Dünyanın en ciddi trafik probleminin yaşandığı şehrin ikinci büyük sorunu ise sıcak- nemli havanın motosikletlerden çıkan dumanlarla birleşerek oluşturduğu hava kirliliği.
Vızır vızır işleyen caddelerde, kadınlar erkekler maskeleriyle motorlarında ve arabalarında…1998’de diktatör başkan Suharto’yu yaptıkları eylemlerle indirmeyi başaran Endonezya halkı oldukça protestocu ve eylemci bir yapıya sahip. Parlamentonun karşısında her gün eylem var, hayvan hakları, işçi hakları, her türlü protesto burada yapılıyor. Bu hengâme arasında kadın polislerin çokluğu dikkat çekiyor
TARİH
Endonezya muazzam doğal kaynakları, eşsiz kültür ve gelenekleri ile asırlar boyu keşifçi batılılar için bir mıknatıs olmuş. Misyonerler, vicdansız tüccarlar, kafasının dikine giden maceracılar, ilham arayan sanatçılar. Ülke Hollandalılar tarafından 350 yıl boyunca istila edilmiş; yabancı maden şirketleri tarafından taranmış, delinmiş, kazınmış ve kaynakları taşınmış.
Müslümanlık ilk 11. yy’da Sumatra Adası’ na Arap tüccarlar eliyle ulaşmış, ama adacıklara yayılan krallıkların İslami devlet dini yapması 15. yy’ı bulmuş. Daha sonra gelen batılılar uzunca kalmış bu topraklarda. İkinci Dünya Savaşı’ nda tamamen iflasa sürüklenen Hollanda, bu adacıkları sömürerek elde ettiği paralarla kilometrelerce ötedeki ülkesini kalkındırmış.
Adacıkların halklarını soluksuz çalıştırmak için eğitimden, bütün insani haklardan mahrum bırakmış. Kadınlar aslında Endonezya kültüründe kraliçeler, savaş kahramanları olarak yer almalarına rağmen sömürge güçleri tarafından hep bastırılmışlar. Sömürge döneminde okuma yazmadan tam anlamıyla mahrum edilen kadınlar Endonezya’ nın 1945’ te kazandığı bağımsızlığın mücadelesinde bizzat bulunmuşlar.
ÇOK EŞLİLİK
Ülkede şeriat uygulanmasa bile çok eşlilik legal, ve bu kadınları bu ülkede İslami anlamda en fazla etkileyen kurallardan birisi.
Endonezya’da çok eşliliğe karşı Rahima örgütü kadın hakları konusunda aktif olarak çalışıyor. Bu örgüt sadece dindar kadınlardan değil toplumun her kesiminden kadının ve erkeğin kurduğu bir örgüt.
BAŞÖRTÜSÜ
Başörtüsü çok yaygın olarak görülüyor Endonezya’ da, özellikle de gençlerde. Magazin kapaklarını süslüyor, reklamlara çıkıyor, başörtülü moda tasarımları popüler bir şekilde yapılıyor. Hatta başörtüsü kuaförleri bile var.
Moda tasarımındaki öğrencilerle sohbet ederken her birisi başörtülü olmanın dindar olmakla aynı şey olmadığını dile getirdi. Başlarını örtmeseler de namazlarını kıldıklarını hatta biz gittiğimizde oruçlu olduklarını söylediler. Güzel Sanatlar Fakültesi genel olarak bu karışımı yansıtıyor. Geleneksel modern sanatlara, filmden müziğe her bölümün yer aldığı fakültede öğrencilere yansıyan her alanda özgürlük havası dikkat çekici.
MİNANKABAU- KADIN EGEMENLİĞİ
Endonezya ilginçlikler ülkesi… Bu dev ülkenin her tarafında belki hayal edilemeyecek kadar ilginç gelenekler, hayatlar yaşanıyor. Batı Sumatra Adası da dünyada eşsiz bir kültüre sahip. Burası dünyada anaerkil aile yapısını koruyan tek yer. Kadınların hakimiyetindeki bu ada aynı zamanda Endonezya’ da İslam’ ın ilk geldiği ve hala en sıkı uygulandığı yer.
Padang yeşilin olağanüstü bir tonunun Bufalo boynuzu şeklinde yükselen çatılara sahip evleriyle ve bir bakışta burası Müslüman bir ülke denilecek insanlarıyla birleştiği bir yer… Buranın halkının %90’ı Minankabaulular olarak biliniyor. Minankabau buffalo boynuzu anlamına geliyor ve anaerkil olan bu kültürü yüzyıllardır simgeliyor. İslam bu kültürün çok önemli bir parçasıyken İslam ve kadın üzerine yıllardır yapılan erkek egemenliği, miras, soy gibi tartışmalar buradaki Müslümanları etkilemiyor bile. Çünkü burada egemen olan kadın, ve çoğu kez hiçbir şeye sahip olamayan erkek.
Padang’ a sadece yarım saat uzaklıktaki Pandai Sikat adlı köyde Endonezya’nın geleneksel el işlemeleri, tahta oymacılığı gibi birçok sanatı yapılıyor. Pandai Sikat köyünde bütün yapılar Minankabau mimarisine uygun inşa edilmiş ve yüzyıllardır gelen anaerkil gelenek burada da korunuyor.
AYRILIRKEN
Batı Sumatra adasının sakin, huzur verici atmosferini geride bırakıp Jakarta’ ya geri dönmek tam bir kaosa girmek gibi. Anaerkil yapıyı geride bırakmanın yanında, Endonezya’ nın en büyük problemi olan yoksulluk başkentte dev gökdelenlerin dibinde…tren yollarının üzerinde…köprü altlarında mukavva kutulardan yaptıkları evlerde yaşayan sayıları on bini bulan insanların hayatında…kiliselerden yardım için gelen giyeceklerin satıldığı çarşılarda insanı daha çok çarpıyor. Gittiğimiz ülkeleri içinde daha yoksulu olamaz dediğimiz hayatları Endonezya’da tren yollarını kendilerini ev edinenler arasında gördük. Hem de dev uluslararası şirketlerin plazalarının dibinde.
Yoksulluk kadınları seks endüstrisinde çalışmaya itiyor, diğer taraftan ise toplumdaki İslami değerler ve siyasi karar mekanizmaları pornografinin tanımını yaparken toplumda yaşanmakta olan modern hayatın serbestilerine de sınırlama getirebiliyor. Bütün bunların ortasında şarkıcılar ve sanat dünyasındaki kadınlar tartışmalı bir yerde duruyorlar. Onlar yaptıkları şeyin dine karşı olmadığın söylüyorlar. Müslüman cemaatler onların konserlerini yasaklıyor. Onlar ise seksi bir şarkıcı olmaktan dolayı günah işlemediklerini söylüyorlar.
Endonezya tartışmaları, sorunları, zenginlikleri, güzellikleri, üretici gücü ve dinamiği ile büyüleyici bir ülke…