Meryem Süleyman
Kadın Müteşebbisler Dernek Başkanı
BATILI DEĞERLERİM, DOĞULU YETİŞTİRİLME TARZIM VE İSLÂMÎ ALT YAPIM ARASINDA PARÇALARA BÖLÜNÜYORUM…
Malezya Müslüman ülkeler içerisinde iş kadınının en fazla olduğu ülke olarak gösterilebilir. Merkez Bankasının başında bir kadın var. Kadınların müteşebbis dernekleri var. Kadın, iş hayatı katalogları çıkıyor. İş dünyasının yoğunluğu arasında kadınlar aynı zamanda ailelerine ve İslâmî değerlerine sahip çıkmaya çalışıyorlar. Bu da Malezya’yı, diğer Müslüman ülkeler arasında farklılaştıran yönlerden birisi. Kadınlar iş hayatında eşitlik veya daha fazla yer kazanabilmek için diğer ülkelerdeki Müslüman kadınlar kadar savaş vermeseler de modern hayat tarzının getirmiş olduğu problemlerle savaşmak zorundalar. Onların problemleri diğer Müslüman ülkelerdeki kadınların problemlerinden çok, Batılı kadınların problemlerine daha yakın. Kadın sorunlarının kaynağı olarak sadece dini görmüyorlar. İslâmî değerlerini koruyarak modern yaşama adapte olmak istiyorlar. Bu konuda zaman zaman yaşadıkları çelişkiler zihinlerinde soru işareti yaratabiliyor, bu da onların çoğu kez kendilerini sorgulamalarına neden oluyor. Bütün bunları bize düşündürten kişi 4 sene Kadın Müteşebbisleri Derneğinin başkanlığını yapmış olan başarılı iş kadını, Meryem Süleyman’dı. Kendisi ile şu anda kız kardeşiyle birlikte işlettiği şirkette buluştuk. O gün Hong Kong’a gitmek zorundaydı ama hummalı bir şekilde Ramazan Bayramı için şekerlemeler ve meyve suları ile dolu farklı dizaynlarda yapılmış hediye sepetleri hazırlıyorlardı. Şirketinin en önemli iş alanlarından birisi buydu. Böylece Malezya’da bayramların Batı tarzı Noel kutlaması gibi yapıldığını öğrenmiş olduk.
Yaşım 52. Yaklaşık 30 yaşımdan beri iş hayatındayım. Aslında İngiltere’de muhasebecilik okuyordum, geri geldiğimde direkt işime başlamam gerektiğine karar verdim. İstikrarlı bir iş ortamına girebildiğim için şanslıydım. Malezya’da Body Shop teşebbüslerini yapıyordum. 12 yıl bu işi yaptıktan sonra teşebbüs haklarımı sattım ve geçici olarak emekli oldum. Daha sonra yeni bir risk alarak bir ticaret merkezinin yöneticiliği işine soyundum. 7-8 yıl da bu işi yaptıktan sonra emekliliği tercih ettim. Çünkü kendime vakit ayırmam gerektiğini düşünüyordum. İster inanın ister inanmayın, kendimi dini olarak geliştirmek için okumak istedim. Emekliliğimden beri pek çok dinî derse katılıyorum. Aynı zamanda hobilerimle uğraşacak boş zamanım oluyor.
“14 tane kadın müteşebbisleri derneği var…”
Benim derneğe katılmam, Body Shop işini yaparken oldu. Bir gün gazetede bir grup kadının Milano’ya alışveriş yapmaya gittiklerini okudum. Bu çok ilgimi çekti. Benim için o zaman hayat, ev ve iş arasındaydı. Uzun yıllar çok fazla sosyal faaliyete katılamadım. Belki de iş hayatındaki diğer kadınlarla bağlantı kurmak için bir derneğe katılmak iyi fikir olabilir, diye düşündüm. Bu 1990’da oldu. Bugüne kadar da dernek faaliyetlerinin içindeyim. Ama dikkatinizi çekerim bunların hepsi gönüllü kuruluşlardır. Bir derneğin 4 yıl boyunca başkanlığını da yaptım ve bunu takip eden bir Kadın Müteşebbisler Dernekleri Federasyonu başkanlığım oldu. Bu federasyon ülkedeki bütün kadın müteşebbis dernekleri için bir şemsiye kurum görevi görür. Federasyon çatısı altında 14 derneğimiz var ve ben burayı, 4 yıllık iki dönem boyunca yönettim. Artık iş hayatında yeni olan, tavsiye ve yardıma ihtiyacı olan diğer kadınlara yardım edebileceğim belli bir seviyeye geldiğimi düşünüyorum.
“Bumi-Putraların kadın müteşebbisleri olduk…”
Malezya çok ilginç bir yer. Endonezya’da sadece bir tane Kadın Müteşebbisler Derneği varken Malezya’da kadın müteşebbislerin ihtiyaçlarına cevap veren 14’ten fazla dernek var. Sanırım organizasyonları, bazen belli bir grup insanın ihtiyaçlarına vermek için kurarlar. İlk Penagati derneği, ilk Bumi-Putra (Toprağın Efendisi) Malay ırkına hizmet eden kadın müteşebbisler derneğidir. Böylece Hintler, Çinler gibi farklı kökenden gelenler ve de farklı sınıflar için farklı derneklerimiz var. Bütün bu dernekler benim dört yıl başkanlığını yaptığım bu şemsiye kuruma bağlılar. Çünkü müteşebbislerin kalkınması bakanlığı, aynı şeyi isteyen bir sürü derneği memnun etmeye çalışmak yerine tek bir kurumla muhatap olmak istiyor. Dolayısıyla birlik olup bir tim oluşturmamızı istediler, biz de devletle iş birliği yaptık. Başka ülkelerden kadın delegasyon geldiğinde bizden onları misafir etmemizi isterlerdi, biz de farklı derneklerden bütün kadınları bir araya getirip, yabancı ülkelerden gelen yabancı işkadınlarıyla tanıştırırdık. Tayland, Kanada, Avustralya, ABD, Vietnam ve Endonezya’dan gelip Malezya’daki kadınlarla bağ kurmak isteyen, tecrübelerini paylaşmak isteyen, toplantılar yaptığımız kadınlar oldu.
“Hayat tarzım, Batılı değerlerim İslâmî…”
Sanırım bunun benim yetişme tarzımla alâkası var. Müslüman bir ailenin içinde büyüdüm. Ailem bazı İslâmî konularda çok sıkıydı. Meselâ namazımı kılmalıydım. Okulda namaz kılmayı, yeni yetmeyken de Kuran okumayı öğrettiler. Dolayısıyla yetiştirilme tarzım son derece iyiydi. Bu yüzden İngiltere’ye okumaya gittiğimde İslâmî alt yapım kurulmuştu ve bu beni belâdan korudu. İslâmî bir altyapım olmasına rağmen İngiltere’de okumamdan kaynaklanan Batılı bir hayat tarzına da sahiptim. Dolayısıyla geri döndüğümde bir denge kurmuştum. Bazen kendimi karışık bulduğum oluyor, ama bu ciddî bir kafa karışıklığı anlamında değil. Yani hayat tarzım Batılı ama değerlerim İslâmî. Günde beş vakit namaz kılarım. Hemen hemen her sene umreye giderim. Ramazan benim için çok önemlidir. Orucumu tutarım. Her hafta dinî derslere katılırım. Bilirsiniz işte; kendimi geliştirmek, İslâm hakkında daha çok şey öğrenmek, Resulullah’ın sünnetini öğrenmek ve düzgün bir Müslüman olabilmek için. Ama Batılı değerlerim, Doğulu yetiştirilme tarzım ve İslâmî alt yapım arasında parçalara bölünüyorum.
“Başörtüsü örtmemem beni kötü bir Müslüman yapmaz…”
Bana göre eğer başörtü takmak istiyorsan kelimenin gerçek anlamıyla niye başörtü taktığını anlamalısın ve aynı zamanda gerçek bir Müslüman olmak için diğer kuralları uyguluyor olmalısın. Başörtünün bir moda ya da kıyafetin bir parçası hâline geldiğini düşünüyorum. Eğer başörtü takıyorsanız gerçek bir Müslüman olmaya karar verdiğinizi düşünürüm ama gerçek bu değil. Yaşın geldiğinde otomatik olarak takacağın bir şey hâline geldi başörtüsü. Bana göre vakarlı bir biçimde giyindiğim sürece, hava atmak, karşı cinsi cezp etmek için giyinmediğim sürece bence tamamdır. Başörtü örtmemem beni kötü bir Müslüman yapmaz. Sanırım o günlerdeki geleneğimiz yüzünden başörtü örtmezdik. Dolayısıyla başörtü taktığında erkeklerin saçlarından dolayı sana bakmalarını istemediğini söylemiş oluyorsun ama saçın görünmesi çok normal bir şey hâline geldiğinden artık bu senin için bir tehdit oluşturmaz ya da bir cinsellik imgesi olarak görülmene sebep olmaz.
Benim en yakın arkadaşlarım başörtü takıyorlar. Ama bu onları benimle görüşüp bir kahve içmekten alıkoymuyor. Coffee Bean’de oturup kahve içerken başörtülü arkadaşlarımdan birisi bazen sigara içiyor. Onu o hâlde görseler “Hem başörtü takıyorsun hem de sigara içiyorsun!” der. Ama başını örtüyor diye neden sigara içemesin ki? Meselâ ben de başörtü takmam ama alkol ve sigara da içmem. Dışarıdan bakan muhtemelen sigara içmesi gerekenin ben olduğumu düşünür. Örtünmediğim için Allah’ın gözünde yanlışım olabilir ama bana göre bu küçük bir günah. Bunun haricinde bence hiç fena değilim.