Norjahan Khatun
Jagonari Kadın Merkezi Başkanı
İngiltere’ye altı yaşındayken ailemle birlikte geldim. On iki yaşında tekrar Bangladeş’e döndük. İki yıl ebeveynlerimle orada bir köyde yaşadım. Sonra İngiltere’ye döndüğümde eğitim yaşamım boyunca öğrendiğim İngilizce’yi kaybetmiştim. Bu iki yılın bana kazandırdığı bilgelik nedeniyle çok çalıştım. Sanırım burada alacağım iki yıllık bir eğitimin bana asla kazandıramayacağı bir zihinsel ilerleme kazandırdı bu dönem. Geri döndüğüm zaman, kazanmış olduğum her şeye karşın bu toplumun da muazzam fırsatlar sunduğunu ve bütün gayretimizi rahatlığa kanalize etmememizin büyük bir israf olacağını fark ettim. Yalnızca ekonomik refahı sağlamakla ilgili değil, genel bir esenlikten bahsediyorum. Annemin büyük desteğini gördüm. Çok çalışarak koleje gitmek için gereken nitelikleri edindim. Yerel bir koleje gitmemeye özellikle karar vermiştim. Çünkü hâlâ aksanlı konuştuğumun ve bunun insanın sistemdeki yerini etkileyeceğinin bilincindeydim.
Bir süre sonra örtünmeye başladım. Bu konuda araştırma falan yapmadım. Bunun, Allah’ın emri olduğunu hissediyordum ve öylece giyiverdim. O sırada hâlâ kolejdeydim. Okula bu şekilde gittim. Artık Müslüman olduğumun bilincini taşıyordum. Kolejde hiç kimse beni yargılamadı. Sonra şükür ki Cambridge’e kabul edildim. Cambridge’e ilk başladığımda hicabımı çıkardım. Çünkü başkalarının ne diyeceğinden kaygılanıyordum. Ama bende başka bir değişiklik olmadı. Cambridge’de zaman geçirdikçe, çalışma arkadaşlarınızla konuştukça, oryantalizmi, insanların sizi nasıl gördüğünü, farklarınızı daha iyi anlıyorsunuz. İlk yılımda oldukça zorlandım; çünkü kendimi bulmaya çalışıyordum. Akademik olarak zorlandım. Bunun sebebi de sosyal olarak kendimi yeterince donanımlı hissetmememdi. İkinci yıl rahattım, üçüncü yıla geldiğimde insanlar farklı olduğumu kabullendiler ve buna saygı gösterdiler. Bunun için Allah’a şükrediyorum.
Jagonary Kadın Eğitimi Merkezi’ndeki beşinci yılım. Bu merkez 1986’da, Barones Udin tarafından kuruldu. Bangladeşli ailelerin geldiği o dönemde ırkçılık çok yaygındı bu bölgede. İnsanlar kamuya açık alanlarda kendilerini sınırlanmış hissediyorlardı. Dolayısıyla, bu bölgeyle kendilerini özdeşleştirdiler ve Asyalı kadınlarla ilgilenecek bir kadın merkezi kurmak için kampanya yürüttüler. Merkezin kapıları çok küçüktür. Pencereler de bir şekilde korunmuş durumdadır. Dışarıdan hapishane gibi görünüyor; ama bu sadece kadınlara güvenli bir ortam sağlamak için.
Cemaat esasen Bangladeşli kadınlardan oluşuyor. Ama birkaç yıldan beri oluşum bütün kadınlara açılmaya başladı. Diğer kadınların da ulaşabildiği bazı özel hizmetler var sağladığımız. Müslüman kadınlar için kısa dönemli bir programımız var. Bunlar hem Müslüman kadınlara cazip geliyor hem de Müslüman olmayan kadınlara. Son zamanlarda mülteciler için de bir sınıf açtık. İngilizce öğrenip işe girmelerini sağlıyoruz. Kursa Somalili ve Vietnamlı kadınlar geldiler. Fakat gelenlerin %80’i Bangladeşli. Bunun nedeni bu bölgede ağırlıklı olarak Bangladeşlilerin yaşaması. Bizden yararlanan grubun ihtiyaçlarındaki değişimin farkındayız. Bunun sonucunda çalışmamızı ve projelerimizi çeşitlendirmeye çalışıyoruz.
SORU: Buraya kadın hakları ve kadınların toplumdaki rolleri konusunda farklı görüşlere sahip kadınlar geliyor olmalı. Ne tür ailelerden geliyorlar ve sizin hizmetlerinizden yararlanan kadınlara aileleri nasıl tepki gösteriyor?
Bir isim olarak Jagonary, sanırım feminizmi çağrıştırıyor. Bu gerçekten kadınları uyandırmak anlamına geliyor; özgürleştirici çağrışımları var. Bu, oy hakkı savunucularının ve benzerlerinin desteklediği anlamdaki entelektüel ve tarihsel feminizm değil. Sonuç olarak, erkekler bizden hoşlanmaya başladılar. Hizmetlerimizi öğrenmeye başlayınca kadınların burada aslında çok güvende olduğunu ve onlarla ilgilenildiğini anladılar. Kadınlar da bizimle birlikte geçirdikleri yaklaşık üç yıldan sonra anladılar ki bir kursa başlayabilirler, çocukların eğitilmesini sağlayabilirler, pek çok çalışmaya katılabilirler. Kendileri birer hizmet sağlayıcıya dönüşebilirler. Bütün bunların aile üzerinde muazzam bir etkisi var. Çocuklar kendinden emin annelere sahip oluyorlar. Bunlar küçük şeyler ama aile yaşamında büyük değişiklik yaratıyor.
SORU: Dinî otoriteler sizinle nasıl bir etkileşim içinde, çalışmanızı nasıl buluyorlar?
Ne kadar çok yol aldığımızı size tarif bile edemem. Sizin şimdi yaptığınız türden yorumlar, eğer 80’lerde yapılmış olsaydı bize zarar verirdi. Doğu Londra Camisi ile Londra Müslümanlarının ortak bir çalışması var. İki kurum bir arada çalıştığında birbirimizi tamamlıyoruz. Siz bir şekilde kendinizi açarsanız ve onlar da kendilerini açarlarsa bir çeşit denge oluşuyor ve önyargılar kayboluyor. Son on yılda yaşanmakta olan şey de bu.