Recep Tayyip Erdoğan
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı
Türkiye’nin Avrupa Birliği süreci içinde en çok eleştiri aldığı konulardan birisi oldu kadın meselesi. Türkiye siyasi tarihi içinde kadın sorunlar muhafazakar iktidarların çok da önem vermediği konular olarak hep değerlendirilirdi. Ancak Ak Parti bu anlayışın zıddı bir tavır içinde kadın politikaların aile politikaları ile bütün olarak değerlendirse de, kadın-erkek eşitliğin sağlanmasını,kadının insan haklarının korunmasını,kadının birey kimliğinin güçlendirilmesi konusunda önemli yasal değişiklere imzasını attı. Ak Parti iktidarı döneminde kadın lehine çıkan yasalar, töre cinayetleri konusunda takınılan kesin tutum muhafazakar bir iktidarın başbakanı kadın meselsine nasıl bakıyor sorusunu da gündeme getiriyor. Muhafazakar bir partinin kadın meselesine sahip çıkışı ,partinin kuruluşu esnasında ve sonraki dönemde kadınların katılımına verdiği destek de Ak Parti’nin genel başbakanı ve Türkiye Cumhuriyet başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın büyük etkisi vardı. Avrupa’yı ve uluslararası çevreleri beklenenlerin ve önyargılarının aksine şaşırtan bu tutumun mimarı Türkiye’nin başbakanı kadın sorunları konusunda nasıl bir yaklaşıma sahip sorusu ile bu röportajı yaptık. Rahatsızlığından iki gün önce Dolmabahçe’de ki çalışma ofisinde yaptığımız röportajda çok yorgun olmasına rağmen bize vakit ayırdı. Kadın meselesine çok verdiğini özelikle yanlış alışkanlıkların, törelerin kadın üzerindeki tasallutundan ve bunun hala değişmemesinden duyduğu derin üzüntüyü sık sık dile getirdi. Hükümetinin ve kendisinin kadın konusunda yanlış zihniyeti değiştirmek bu değişimi ve kanunları uygulamaya aksettirmek konusunda kararlı olduğunu da röportajda sıkça vurguladı.
İktidara geldiğiniz günden bu güne kadar Türkiye’de kadın sorunlarını çözmek üzere gündeminizde neler vardı?Hangi konulara öncelik verdiniz?
Özellikle böyle bir hassas konuda görüşme fırsatını bulmamız vasıtasıyla ülkemin tüm insanlarına görüşlerimizi ve bu alanda yaptığımız çalışmaları aktarma fırsatı bulduğumuz için de mutluyum. Gerçekten ülkemizde bu büyük mesuliyeti , başbakanlık görevini aldığımız zaman, özellikle kadın hakları sorumluluğumuzun mesuliyetimizin ne kadar fazla olduğunu gördük. Tabii partimizi kurduğumuz zaman, programımızda özellikle kadının siyasette ve sosyal yaşamda yer alması konusundaki hassasiyetlerimizin altını çizerek belirtmiştik. Ayrıca programımızın sosyal politikalarına özellikle kadınla ilgili uluslararası kriterleri göz önünde bulundurarak önemli hedefler koyduk. Kurucularımız arasında 11 kadın vardı ve ilk MKYK yönetiminde da beş kadın yer aldı.
Partimizi kurarken gerek ana kademe yönetimde gerekse yan kuruluşlar olarak kadın kollarına verdiğimiz önemin sebebi özellikle kadının siyasi ve sosyal yaşama katılmasını sağlayabilmekti. Fakat muhafazakar demokrat bir parti kimliği içinde bile olsa kadınımızın henüz bu katılıma zihniyet itibariyle hazır olmadığını görüyoruz.
Çok sayıda kadını siyasete katmak istiyoruz, ama gelemiyorlar. Şartları olgunlaştırmaya oluşturmaya çalışıyoruz , ya evinden müsaade alamıyor, ve yahut da hazır olmadığını iddia ediyor, ve yahut da siyasetin zaman tanımayan çalışmaları onları bu noktada siyasetten uzaklaştırıyor,kaçırıyor.
Tüm bu sıkıntılara rağmen yılmadık ve yılmayacağız da ve kadınları daha çok siyaset ve sosyal hayata katmak için çaba sarf edeceğiz. Partimizin il kongrelerinde il ve ilçe teşkilatlarının ana kademe yönetimlerinde kadınların yer alıp almadığını bizzat takip ettim. Sözlü olarak verdiğim talimatta ana kademe yönetimlerde kadın sayısının yüzde 20’ civarında olması için büyük teşviklerde bulundum . Ben ve başkan yardımcılarımız,bakanlarımız bizzat listeleri kontrol ederek mümkün olduğu kadar bu oranı yakalamak için çaba sarf ettiler. Ayrıca kadın kolları başkanlarımızın ana kademe toplantılarında il başkanları bile birlikte ortak çalışma yürütmesi konusunu da titizlikle takip ediyoruz. Bizim için il başkanlarımızın kadın meselsine verdiği önem partinin demokratik ve muhafazakar ruhunun bir gereğidir.
Siyaset Türkiye’nin kadın hakları konusunda karnesin en zayıf olduğu alanlardan birisi. Kadınların siyasete katılımı konusunda % 4. 6 ,bu oran cumhuriyetin ilk kurulduğu yıllardaki orandan hiç farklı olmadığı gibi bu oran ile Türkiye az gelişmiş ülkelerle aynı sıralarda yer alıyor . Kadınların siyasete katılımı konusunda ki bu desteğinizin parlamentoya yeterince yansımamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Partimiz kurulduktan on altı ay sonra bir seçim ve iktidar geldi. Doğrusu bütün samimiyetimle söyleyeyim ki, parlamentoya katılım noktasında bizler istenilen orana, istenilen rakama, hayalimizdeki orana ulaşamadık.
Sayısal olarak maalesef parlamentoda şuandaki rakam beni tatmin eden bir rakam değil. Ama yapılacak olan ilk seçimde bizler kadın parlamenterlerimizin sayısını artıracağız. Önümüzdeki dönem parlamentoda Ak Parti çatısı altında çok daha fazla olduğunu göstereceğiz. Bunun için kadınların siyasete katılımı konusundaki engelleri ortadan kaldırmak için öncelikle teşkilatlar bazında hazırlık içindeyiz. Bir önceki döneme göre parti örgütümüz bu noktada daha hazır. Ve tabii şimdi kadınımızda siyasette bu noktada daha iyi bir konuma geldi, daha hazır bir noktaya geldi. Özellikle ana kademeler içersinde çok daha fazla oranda yer aldı,deneyim sahibi oldu. Kadın kollarımız Türkiye genelinde hemen hemen bütün illerde örgütlendi, sekiz yüz elli ilçede örgütlerini kurdu.
Türkiye’de kadınlar açısından devrim sayılabilecek bir anayasal değişiklik yine sizin iktidarınız döneminde gerçekleşti. Anayasanın 10. maddesi ile kadın -erkek eşitliğinin sağlanması anayasal teminat altına alındı. Böyle önemli bir değişiklik kadınların hayatına nasıl yansıyacak.
Türkiye şu anda kadın hakları konusunda da hızla değişiyor. Avrupa Birliği müktesebatıyla birlikte özellikle Kopenhag siyasi kriterleri çerçevesinde atılan adımlarda kadınımızın kadın erkek eşitliği noktasında yakaladığı anayasal teminat, bundan sonraki süreçte farklı bir özgüveni kazanması noktasında bana göre çok önemli bir adım. Türk kadını Şimdi bu özgüvenle geleceğe bakacak .
Türkiye’de ki kadınlar açısından en fazla hangi konuya önem ve öncelik veriyorsunuz?
Sıkıntılarımız yok mu, var. Tabi karşımızdaki en önemli sıkıntımız maalesef birinci derecede cehalet. Göreve geldik, Türkiye’de kadınların okuma yazma oranı %80 di. Türkiye’ye yakışmayan bu düşük oranın sebeplerinin başında da yanlış geleneklerin doğru olarak takdimi ve bunun yanında o cehaletin hakimiyeti geliyordu. Bizim işi bu noktada ele alıp, bu yanlışı doğrultmamız lazımdı. “Haydi Kızlar Okula” kampanyasını başlattık. Haydi Kızlar Okul’a kampanyasıyla yedi yüz bin civarında yavrumuz okula gönderilmezken, şuanda bunun yüz seksen binini okula gider hele getirdik. Bunun için valilerimiz, kaymakamlarımız, belediye başkanlarımız, sivil toplum örgütleri çok ciddi bir çalışma içindeler. Bu kampanya,devlet,sivil toplum özel sektör ile birlikte dayanışma içersinde yürütülüyor. Ama kolay iş değil. Çünkü bir zihniyeti değiştiriyorsunuz, zihniyeti değiştirmek makineden bir ürün çıkarmaya benzemez. Bu zihniyeti değiştirebilmek için toplumsal bir mutabakatla, toplumsal bir dayanışma içerisinde bu işin üzerine gitmemiz lazım. Bu zihniyet değişimini sağlamak ,cehaleti kaldırmak için önceliği eğitime vermek zorundaydık. Eğitim noktasında seksen beş bin derslik kuruldu dört sene içersinde. Ama burada özellikle ülkemizin doğu, güneydoğu, doğu Karadeniz, orta Anadolu’nun belli bölgeleri buralarda bakıyorsunuz ki hala bir direnç var. Bu direnci bir defa kırmamız gerekiyor. Kırılma başladı mı, başladı. Ama takip edeceğiz, çünkü hemen tekrar bu geri dönebilir. Geri dönmemesini sağlamak içinde işin takipçisi olacağız. Ve bunu yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz. Yeter ki bu dayanışma devam etsin.
Daha önceki iktidarlar da kadın meselesi hep bir tartışma alanı oluşturmuştu. Bu çekişmeler içinde siyasi çalkantılar içinde devletin kadın konusunda siyasi çekişmeler kadına ilişkin devlet politikalarını da olumsuz etkilemiştir. Sizin bu konuda yaklaşım farkınız ne oldu.
Kızların okullaşmasında ki artış çok önemliydi ama yeterli değildi. Tabi bununla kalmadık, çok daha önemli bir adım, o da şu; Türkiye’de on yılı aşkın bir süredir kadının statüsü genel müdürlüğüyle alakalı olarak bir çalışma söz konusuydu, fakat bu çalışmayı gelen iktidarların hiçbirisi uygulamaya koyamadı, yasasını çıkaramadı. Biz ise bu konuda ki tartışmalara son verip kadının statüsü genel müdürlüğü teşkilat yasasını çıkardık ve şuanda bizim bu yasayla bilgili genel müdürlüğümüz artık çalışmalarına başladı. Bu iş bizi rahatlattı,işin bir sahibi var şimdi,daha önce kadın meselesine ilişkin yasal teminat ile korunan bütçesi olan bir kurum yoktu kısaca işin sahibi yoktu. Sosyal yaşamda kadının yeri nasıl ,siyasette bilinçlenme nasıl yürüyecek bütün bunların bir kurumun çatısı altında yürütülmesi lazım. Şimdi bir devlet adına bu işi yürütecek bir kurumun olması bizi rahatlattı.Bununla kalmadık uluslararası boyutta ne gibi adımlar atılıyor,eksiklerimiz neler bunları araştırdık. BM Cedaw ,kadına karşı ayırımcılığa son sözleşmesini daha aktif hale getirdik. Bu çerçevede BM bünyesinde kadın ile ilgili yapılan çalışmalarda Türkiye’nin daha aktif bir rol alması için çalışmaları hızlandırdık. Kararlıyız bu noktada başarılı olacağız. Bizim önümüzdeki ülkeler bu işi nasıl yaptılar nasıl başardılar onları da araştırıyoruz. Bunları tabii iki değerlerimize sadık kalarak yapmamız lazım. Değerlerimizi koruyarak ta uluslararası standartları yakalayıp,eksiklerimizi giderip örnek bir ülke haline gelmemiz lazım.
Şimdiye kadar muhafazakar iktidarlar kadar İslam ülkeleri de kadın meselesini hep mesafeli bir tutum izliyordu. Ancak sizin öncülüğünüz İslam ülkelerine de yansıdı ve İslam konferansı çerçevesinde bir ilk gerçekleşiyor ve bu ay İstanbul’da kadın konulu bir toplantı yapılıyor. Bu süreç nasıl şekillendi ve neden İslam ülkeleri çerçevesinde böyle bir çalışmayı önerdiniz?
Kadın sorunlarını çözmek konusunda ki karalığımız sadece batı ülkeleri ile işbirliği ile sınırlandırmıyoruz. Atılan bir diğer önemli adım İKÖ ile birlikte başlattığı çalışma. Kasım ayı içinde İstanbul’da bir toplantımız olacak bu toplantıda özellikle kadının kalkınmadaki rolü üzerinde durulacak. Kadının kalkınmadaki rolü nedir bu İstanbul’da tartışılacak. Bu toplantı da benim girişimim ile gerçekleşiyor. İslam Konferansı Örgütüne bir teklifte bulundum, nasıl İslam Konferansı Örgütü gençlik teşkilatını oluşturduysa ,aynı çatı altında kadına yönelik çalışmaları yöneten bir yan kuruluşu olmasında büyük fayda var , böyle bir çalışmayı başlatmak gerekiyor. Çünkü İslam dünyasında kadın olması gereken yere henüz getirilmiş değil.Bunun başarılması lazım. Bu çalışmaları bilimsel bir zemine de oturtmak lazım. Yanlış gelenekler varsa bunlardan kurtulmak doğruyu yakalamak lazım. Böylece İslam dünyasında kadın konusunda bir yeniden değerlendirme yapılabilir, buna bazıları reform diyebilir. Eğer bu doğru bir adımsa bu reform yapılmalıdır, yanlışlardan kurtulmak lazım. Burada önemli olan esasa ters düşülmesin. Bütün bunlar tabii ki bilimsel müzakerelerle istişarelerle olmalı, bu meseleleri bilim adamlarının oturup en geniş manada konuşması ve tartışması gerekiyor.
Türkiye’de kadın hakları karnesini zayıf olduğu alanlardan birisi de aile içi şiddet. Şimdiye kadar Türkiye uluslar arası arenada bu konuya yeterli önemi vermemekle suçlandı? Kadına yönelik şiddete şimdiye kadar olan iktidarların bir çoğu hep duyarsız kaldı. Ancak siz bu konuda da bir ilki gerçekleştirdiniz. Türkiye cumhuriyeti tarihinde ilk defa bir başbakan töre cinayetlerine sağır kalmadı, konu ile ilgili yasal değişikliklerin yanı sıra bu konuda bir genelge yayınlayarak devletin tüm kuruluşlarını işbirliğine davet ettiniz, ve kadın sığınma evlerinin sayısını artırdınız. Bu konuda ki hedefleriniz neler?
Özellikle ülkemizde kadın yönelik şiddette ve töre cinayetlerinde hala sıkıntılarımız devam ediyor buna yönelik yürütme organı olan kurumlar ciddi tedbirler alıyor ama yeterli değil burada da yanlış geleneklerin değişmesi bir zihniyet değişimi gerekiyor. Sadece devlet değil sivil toplum ve halkla iç içe bulunarak bu işi çözmemiz lazım. Özelilikle töre cinayetlerini hala bugünkü çağda var olması çok üzücü. Bu nedenle öldürmenin hafifletici unsurlarını kaldırdık ve töre cinayeti hiçbir indirim almadan cezalandırıyoruz artık. Ayrıca bununla ilgili olarak bir genelge yayınladım. Bu Türkiye cumhuriyeti tarihinde ilk defa bir başbakan olarak şahsımın yayınladığı bu genelgede devletin bütün kurumlarının bu konudaki hassasiyetini istedik. Bu konuda kararlı olduğumuzu da her fırsatta tekrarlıyoruz. Töre cinayetine kurban edilen insanların hesabını kimse veremez. Bu ayıbı milletçe üzerimizden atmamız lazım. Yanlış töreler nedeniyle bu genç kızlarımızı kurban etmeye kimsenin hakkı yok.Biz de devlet olarak buna göz yumamayız. Ayrıca bu sadece kişilerin yanlışı değil,bu konuda hepimizin sorumluluğu var. Toplumsal sorumluklarımız önce aileden başlıyor sonra aşiret sonra çevre sonra daha geniş halkaya ,devletin kurumlarına ve bize kadar dayanıyor. Bu vebalden hiçbirimiz kurutulamayız. Bu meseleyi çözmek zorundayız.
Diğer konu aile içinde yaşanan şiddet. Maalesef ülkemizin bazı bölgelerinde iki taraflı cehalet bunları ortay çıkartıyor. İki tarafta cehaletiyle bunun bedelini ödüyor. Bir şiddeti uygulayan var bir de bunu hoş gören var ,ikisi da cahil. Bu konuya ilişkin kategorik bir çalışmayı başlatmamız kadını da erkeği de kapsayan , birlikte ortak bir mücadeleyi vermemiz gerekiyor. Evlerin dağılmasına,ailelerimizin dağılmasına ,eşlerinden gördükleri şiddet nedeniyle evini terk etmek zorunda kalan kadınlarımızın per perişan olmasına razı olamayız. Bu konuda bir yasa çıkartarak belediyelerimizde işbirliği halinde kadın konuk evlerinin sayılarının süratle artmasını sağladık. Ancak bizim için bu bir iftihar vesilesi değil,kadın konuk evlerin sayısını artmasıyla gurur duymuyoruz elbette,kadın gördüğü şiddetten kaçması iftihar vesilesi değil ki,bu maalesef koşulların getirdiği mecburiyetten ortaya çıkan bir durumdur. Bu aslında toplumda bir o kadar geri gidiş demektir. Biz istiyoruz ki aileler dağılmasın, bu meseleyi aileler dağılmadan çözelim,şiddete engel olalım. Bir kadın için bir aile ile kadın konuk evi bir olabilir mi? Bu konuda çaresiz kadınlarımıza koruyucu kalkan olan kadından sorumlu devlet bakanlığımız ile birlikte belediyelerimizin işbirliği ile ortaya çıkan çalışmada konu ile ilgili çalışma yapan devlet birimlerine ve özellikle kadın konuk evi açan belediye başkanlarımıza teşekkür ediyorum.
Gerek partiniz gerek ülke ve dünya siyaseti açısından kadınlar konusunda hedefleriniz neler?
Kadının gerek siyasette gerek uluslararası platformlarda yer alması konusunda tüm toplumdan destek hassasiyeti istiyoruz. İnanıyoruz ki Müslüman Türk kadını uluslar arası platformlarda siyasette, sosyal hayatta bütün etkinliklerin içinde yerini alacaktır. Modern çağdaş Türkiye’nin oluşumunda kadının etkin rolünü en güzel şekliyle ortaya koyacaktır. 59. Türkiye Cumhuriyeti hükümet olarak bizde bu konuda elimizden gelen her şeyi yapmaya hazırız. Kadının etkin olmadığı bir toplumda eksiklik vardır. Bu siyasette de sosyal yaşamda da böyledir ama ikisi omuz omuza olduğu zaman o zaman bu eksiklik giderilir.