Dr. Wafa Darwish
Birzeit Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü
Birzeit Üniversitesi Ramallah’ta, Filistin otoritesi altındaki en tanınan üniversitelerden birisi. Birçok kez İsrail tarafından kapatılan üniversite, çoğu kez de saldırılara maruz kalmış, üniversite binası ciddi hasarlar görmüş. Hala bu tehlike geçmiş değil, her an üzerimize bir füze gönderilebilir ye da her an kapatılabiliriz diyor üniversitede karşılaştığımız herkes. Öğrencilerinin ve öğretim elemanlarının çoğu duvarları aşarak her gün üniversiteye gelip gidiyor. Duvarlara ve işgal şartları altında kesintisiz eğitimine devam etmeye çalışan üniversitenin öğrencileri de öğretim görevlileri de büyük özverilerle burada eğitimin sürmesini sağlıyorlar. Burada görüştüğümüz öğretim üyelerinden olan Dr. Wafa Darwish- Birzeit Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı. Kendisi doğuştan görme özürlü.
Bir kadının doktora alması ve Birzeit üniversitesinde bir ofis yönetiyor olması çok büyük bir tecrübe. Çünkü Filistinli kadınların içinde yaşadığı şartlar düşünülürse belki de dünyada en cesur ve güçlü kadınlar olarak anılmaları gerekir. Hayatımızın her noktasında her anında zorluklarla mücadele etmemiz bazen bizi ülkenin bir noktasından diğer noktasındaki işimize götürecek taksiyi bulabilmek için kilometrelerce yürümemiz gerekir. Filistin’in nispeten özgürlükçü havasının dışında hala ataerkil bir toplum olduğunun farkına varırsak kadınların durumu daha iyi anlaşılabilir. Bir kadın dışarıda çalışıyor olsa bile bu pek bir şey ifade etmez. Çünkü gene de ev işlerini yapmak ev ahalisine bakmak zorundadır. Bu yüzden kadınlar işin siyasal boyutunun yanı sıra sosyal anlamda da çok yük altındalar. Filistinli kadın hayatındaki genel baskıyı fethetmek ve aynı zamanda da işgalle yüzleşmek zorundadır. Üniversite söz konusu olunca Birzeit Filistin’deki özgürlükçü enstitülerden biri olarak bilinir. Bu yüzden kadınlara baskı uygulayan bir kurum değil aksine çalışma hakları söz konusu olduğunda sadece Birzeit değil diğer yerlerde de sanırım kadınlar şartlar nedeniyle ve geçirmek zorunda oldukları mücadele nedeniyle toplumda aktif olmayı ve iş imkanları anlamında haklarını almayı başardılar.
Üç kontrol noktasını aşarak üniversiteye geliyoruz…
Üniversitede okuyan kızların tam sayısını bilmiyorum ama benim departmanımda çoğu kız ve lisanslarını şeref derecesiyle hatta Amerika’da bitirmeyi başaran hepsi de çok harika mükemmel kızlar. Öğrencilerimizden üç tanesi British Council’deki genç eleştirmenler bursu için yarıştı, iki tanesi kabul edilip yarışmayı kazandı. Sanırım içinde yaşadığımız şartlar bizi gerçekten güçlü, sabırlı ve dayanıklı kadınlar aynı zamanda da savaşçılar yaptı böylece baskıya kolay kolay geçit vermeyiz ve yolumuzda savaşmaya devam ederiz. Öğrencilerin ve öğretmenlerin üniversiteye varmak için bazen 3 kontrol noktasından geçmek zorunda oldukları günleri hatırlıyorum. Burada üniversiteden sadece birkaç km. ötede bile bir kontrol noktası vardı ki taksilerimizden yada arabalarımızdan inip yağmurun karın güneşin altında 10-15 dakika yürüyüp üniversiteye varma iznimizi almamız gerekiyordu. Dolayısıyla bu şartlar altında zaten yorgun ve halsiz bir şekilde kız erkek üniversiteye varan öğrencilerin her şeye karşın eğitimlerine devam etme kararlılığını hayal edebilirsiniz. Asla unutamayacağım bir şey daha var mezuniyet törenlerimizde bile kontrol noktası oradaydı ve öğrenciler kıyafetlerini taşımak zorunda kalıyorlardı. Çünkü o taşların ve çamurun üzerinde yürürken zarif kıyafetler giyemezsiniz. Dolayısıyla üniversiteye gelip kıyafetlerini kampusta değiştirip zarif kıyafetlerini giydikten sonra sahneye çıkıp diplomalarını alıyorlardı.
Bütün toplum muhafazakarlığa doğru gidiyor…
Çoğunlukla tek sosyal sorun kadınların özgürlüğü alanında. Mesela pek çok yerde kızlar gece geç vakit asla dışarı çıkamazlar pek. Ve şimdi köylerin birbirinden ayrılması ve duvarın örülmesi ile hem erkek hem kadın ama özellikle kadınlar için köylerden şehre ya da aksi yöne hareket halinde olmak çok zor. Öyle ki bütün toplum muhafazakarlığa doğru gidiyor…
Aslında kızlarını okula göndermeyecek kadar kötü bir duruma geldiğini kastetmiyorum. Tam tersine çok zor şartlar altında olsa bile üniversiteye daha da fazla kız geliyor. Hatta durum öyle ki son zamanlarda üniversitede evli olmalarına bir aile kurmuş hatta bazı vakalarda çocukları olmasına rağmen eğitimlerine devam etmeye kararlı evli kadınların sayısı arttı. Bu anlamda daha önce de dediğim gibi sosyal anlamda biraz muhafazakarlık ve baskı olduğu kadar eğitim ve öğrenim alanında da büyük bir bilinç var bence. Ama mesela anne babalar kızlarını rahatlıkla okula gönderirler ama pek çok durumda, tabi genelleyemeyiz ama çoğu durumda gece geç vakit bir partiye göndermeyeceklerdir. Demek istediğim budur. Kadınlara henüz özgür bir hayat imkânı sunmuyorlar. Ama eğitim söz konusu olduğunda, kızlar çok uzak köylerden çok kapalı ve uzak bölgelerden geliyorlar. Bugün daha çok kadın istihdam ediliyor. Pek çok kadın kariyer yapıyor. Hala bazı kısıtlamalar var mesela bazı anne babaların kızlarının ofiste elçilikte ya da bunun gibi işlerde değil de öğretmenlik yapmasını tercih etmeleri gerçeği var. Ama çalışan genç kız sayısı oldukça artıyor bu günlerde.
Başörtüsü bir kimlik arayışının sonucu…
Bana sorarsanız bu bir kimlik meselesi. Yani bugün Filistin toplumunun içinden geçtiği siyasi baskı, batı-doğu meselesi, batı dünyasının sömürgeciliği karşısında İslam’ın durumunu küçük göremeyiz. Bu bir çeşit kimliğe kaçış şekli. Solcu görüşler de eskiden olduğu kadar etkili ve popüler değiller. Bu bir çeşit geçiş döneminde, her zaman aşırıcılık anlamına gelmese de, insanlar bir kimlik biçimi olarak İslami simgelere başvuruyorlar. Dediğim gibi bugünlerde başörtüsü takan kadın veya kızlar sayı olarak artıyor ve muhafazakârlık genel bir eğilim olarak görülüyor. Ve gene etrafta başı örtülü olarak gördüğünüz kızlar kadınların dindar olsun olmasın yüksek tahsil konusundaki kararlılıklarını gösteriyor. Bu yüzden buna iki yönden de bakabilirsiniz aslında. Aslında ne kadar dindarlaştıkları ya da ne kadar muhafazakârlaştıkları konusunda çok iyimser değilim ama en azından bu tip bir dinin ya da kimliğin onları yüksek tahsilden alıkoymadığını görüyoruz.